Kars Günlüğü

Halk Edebiyatı-Folklor-El Sanatları Araştırmaları

Kars Günlüğü

Halk Edebiyatı-Folklor-El Sanatları

Hilmi Dulkadir

Başlarken*

          9 Ağustos 1987 Mersin'den Malatya üzeri Kars'a gidiyorum. 20 gün süreyle Kars'ı gezeceğim. Amacım memleketimi tanımak, Halk Edebiyatı, Folklor, tarih ve etnoğrafyasını araştırmaktır. Aslında bir başka Il'e de gidebilirdim ama beni Kars'a çeken bir neden var: Burası serhat şehri. Hele bir 93 Harbimiz[1]var ki unutulacak gibi değil. Anadolu'da hemen her evden bir genç vatan müdafaası[2]için burada kan dökmüş. Gezdiğim her yerde ağıtlar duyuyorum; acılar unutulmamış.

          Işte bu duygular içimde kabardı. yıllardır beni Kars'a itiyor;  kısmet bugüne imiş. Bir bayram ertesi gece bindiğim otobüsle ertesi sabah Sarıkamış'a giriyoruz. Ilk durağı burada yapıyor ve otobüsten inip Sarıkamış'ın daracık sokaklarında dolaşmağa başlıyorum.

SARIKAMIŞ

            10 Ağustos 1987, Sarıkamış'tayım. Önce Şehrin tarihini araştırıyorum.

            1064'de Selçuklu Sultanı Alparslan, Kars'la beraber Sarıkamış'ı ülkesine katmıştır. Tarih boyunca savaş alanı olmaktan kurtulamayan Sarıkamış, Selçuklulardan sonra daha bir kaç Türk beylerinin hakimiyetine girmiş; 1534'de Osmanlı Imparatorluğu’nun, 1878'de Rusların hakimiyetine geçmiştir.

            1914 yılı Aralık ayında Sarıkamış harekâtı diye bildiğimiz olay hafızalardan silinmiş değildir. Kışın olanca şiddetiyle hüküm sürdüğü 1915 yılının başlarında Enver[3]Paşa komutasındaki bir kolordumuz Allahueker dağlarından aşarak Sarıkamış ve Kars'ı kurtarmak istemiş fakat kışın şiddetli fırtına ve soğuğuna karşı koyamayan kolordumuzun tamamı donarak şehit olmuştur.

            1918'de kısa bir süre elimize geçen ilçe Mondros mütarekesiyle kaderine terkedilmiş, bu fırsatı ganimet bilen Ermeniler 1920 yılına kadar yapabilecekleri zalimliği yapmışlardır. Nihayet 29 Eylül 1920'de Kâzım Karabekir[4]Paşa'nın Ermenilerden kurtardığı Sarıkamış, acılı günlerini geride bırakmıştır.

            Sarıkamış, 3.12.1920 yılında ilçe olmuştur. 1951 km2 yüzölçümüne sahiptir. Doğu Anadolu bölgesinin üç büyük ilçesinden biridir. 1985 nüfus sayımına göre nüfusu 67.119'dur. Ilçenin batısında Erzurum'un Narman ve Şenkaya ilçeleri bulunur. Kuzeyinde Selim, doğusunda Digor güneyinde de Kağızman ilçesiyle komşudur.

            Ilçe genellikle dağlık olup, deniz seviyesinden yüksekliği 1800 metredir. Şehir merkezine yakın tepelerde ve dağların bir kısmında çam ormanları görülür.

SARIKAMIŞ'TA BIR GECE

            Ta çocukluğumda büyük annem anlatırdı: "Biz küçücüktük. Babam değirmenciydi. Birgün değirmen taşı yaparken Polat'a[5]  askerler geldi:

            "Dini bir uğruna; seferberlik var. Anasının, bacısının, karısının namusunu korumak için eli silah tutan bizimle gelsin!"

            Babam bu sözleri duyunca oracıkta elindeki çekici değirmen taşının üzerine koydu, eğildi:

            "Yavrularım, Allah'a emanet olun!" Diyerek bizi öptü, gitti; anamla helâlleşmiş. Gidiş o gidiş. Bir daha babamızı göremedik, sonra duyduk ki Sarıkamış'ta bir inde 10 arkadaşıyla bir eşek kamışını bir hafta kemirmişler. Orada açlıktan ölmüşler."

          Gece düşünüyorum: Bu Sarıkamış, binlerce vatan evladını yedi.[6]Şu sessiz duran tepeler hangi gencecik bedenleri bağrına basmış? Kimler yavuklusunu arzuladı? Kimler çocuğunu, kimler anasını çağırdı? O günler bir daha gelmesin..

ERTESI GÜN

          11 Ağustos 1987, sabah Karaurgan Kasabasına gitmek istedim. Kırık dökük bir otobüsü varmış, bindim. Iteklenerek çalıştırılan otobüsle yola koyulduk. Solumuzdaki çamlık tepelere, sağımızdaki çıplak tepelere bakarak ben hep aç kalan, çıplak kalan mehmetçiğimizi düşünüp hayalimde canlandırdığım savaş günlerini görür gibi ilerliyordum.

            Bir ara yolculardan birinin sesiyle irkildim: "Soğanlıda incecek var!" Soğanlı!" Bu kelime zihnimde şimşek gibi çaktı. 1986 yılında Kayseri Pınarbaşı'na bağlı Akın köyünden Mehmet Ülger bana bir avşar ağıdı nakletmişti. Soğanlı sözü o ağıtta geçiyordu:

Sarıkamış ne aralı

Kimi ölmüş kim(i) yaralı

Bunu duyan var mı acep

Yalan dünya kurulalı

 

Sarıkamış Altunbulak

Soğanlı'yı biz ne bilek

Bizim uşak gıyak gezer

Ağ işlikle kara yelek

 

Kimini toplar götürdü

Kimini gülle yatırdı

Harap kalsın seferberlik

Nice ocaklar batırdı.

 

Oltu'dan Sarıkamış'tan

Bir haber yok mu Memiş'ten

Yavaş salla arabacı

Mermim dökülür enişten

 

Ladik gitti koruyunan

Uşak gitti sürüyünen

Hangi bir eve uğrasan

Gelin ağlar karıyınan

 

Adam(ı) olan hers ediyor

Olmayanlar terk ediyor

Şöyle döndüm baktımdıdı

Gelinler çift'e gidiyor[7]

 

          Yolculardan birine sordum:

          "Seferberlikte burada savaş oldu mu?"

          "Evet savaşın en şiddetlilerinden biri burada olmuş. Bu dereye bakan şu iki tepede toprağı deşelerseniz insan kemiği görürsünüz. Hâlâ çocuklarımız buralardan patlamamış top mermileri bulur."

          Anladım ki bana nakledilen ağıtta "Soğanlı'yı biz ne bilek" diyenler burayı kastediyordu. Içim doldu. Soğanlı deresi gözümde büyüdü, büyüdü beni alıp yine o günlere götürdü.

Din için, devlet için, millet için şehit olanlar....

Ruhunuz şad olsun.

          KARAURGAN

          Karaurgan, Sarıkamış'ın batı yönündeki bir kasabası. Anlatılanlara göre Rusların Kars'ı işgalinde sanırları bu kasabaya kadar inmiş. Böylece 40 yıl kadar kasaba işgal altında kalmış. Bu süre zarfında sınırı belirlemek için Kara urgan çekmişler. Bu sebeple kasabanın adı Karaurgan kalmış.

          Karaurgan, tek katlı kesme siyah taşlardan yapılmış evleriyle dikkatimi çekti. Meğer bu evlerin çoğunluğu Rus işgalinde yapılmış, şehre girişte iki sıra halinde uzanan evler, köprüden sağa doğru genişleyip yayılarak asıl yerleşim alanını meydana getirmektedir.

          ŞAIR CELIL NAMLI

          Karaurgan'da bir kahvehaneye oturduk. Şair olduğunu söyledikleri bir ihtiyar yanıbaşımızdaki masadaydı.

          Masamıza çağırdım ve sordum:

           "Kaç doğumlusun?"

           "1320"

           "Buralı mısın?"

           "Evet, buraliyam[8]"

           "Bize neler söylemek istiyorsun?"

            "Söyleyecağım; Kaymağam beğ beni sesletti. Ermeni harbinden anlattım biraz. Dedim ki;[9]

          "Kaymağam bey müsade edersen sana Ermeni'nin Kars'ın ahalısını gırdığını anladacagam.[10]Az çok şairliğim vardır. Yalınz sadam gelmir, agdiyarlaştım; cugabınan söliyecağım."

          Dedi:

          "Yok, ne ki sesin gelirse."

 

Evvel Kotanlı'ya hucum verdiler

Onlar merdi divan harba durdular

Güç yeteremedi sonra kırdılar

Meram kırmak değil kanlı geliyor

 

Bayram günü idi köyü bürüdü

Kız gelin kalmadı kanı kurudu

Kol kola bağladı neçe yiğidi

Kırdılar hepsini kanlı geliyor

 

Kılıncı vuruncaz başları töker

Süngüyü vurunca güreşten söker

Göğde melekler ağlar ah çeker

Ağlamak sadası nerden geliyor

 

Nereyi diyeyim bir yer kalmadı

Ağyar Oluklu'da çare bulmadı

Imdat istediler yardım gelmedi

Kırdılar attılar kanlı geliyor.

 

Idil Karaçayır dünyadan göçer

Evrenk şorda kaldı Kati çok naçar

Haspunar, Karn(ı) ağız, Dikkor'a kaçar

Hacı Halil yolu tutmuş geliyor

 

Bu fakir Celil'em dedim bir destan

Göreydim yar yüzün olaydım heste

Ayrıldım ahbabdan yarenden dosttan

Dediler Türkiye tezden geliyor.

 

                (Devam edecek)



*Bu çalışma uzun zamandır yayınlanma imkanı bulamadı. Esasen daha pek çok çalışmamız özel arşivde ve yayınlanacağı yılları bekliyor. 

“Içel Kültürü’nün bu sayısından itibaren başladığımız bu diziyi sürdürme arzusundayım. Dilerim Türk kültür hayatına bir katkı sağlamış  olurum.

 

[1]24 Nisan 1877'de Rusya'nın Istanbul maslahatguzârı, Avrupa'da bulunan meşhur Panslavist General Ilgatiyet'in yardımcısı Nelidof, hâriciye nâzırı Safvet Paşa'ya, Çarın harb ilanı notasını verdi. Aynı gün, Petersburg'daki büyükelçi Tevfik Bey'e (son Osmanlı sadrâzamı Tevfik Paşa), pasaportları tevdi edildi. "93 Harbi" denen 1877 ­ 78 Türk-Rus savaşı başlamıştı. Bu savaş, 1870-71 Alman - Fransız savaşı ile 1904-5 Japon-Rus savaşı arasında geçen dünyanın en büyük harbidir. (Yılmaz Öztünu, Büyük Türkiye Tarihi, Ötüken Yayınevi, Istanbul, 1983:C.7, s. 142)

 

[2]Rus ordusu Kars'a bağlı Arpaçay'ı boyunca, gece, Türk ordusu harb ilanından habersizken taarruza kalkıştı. Baskın tarzındaki bu taarruzu beklemeyen Türk birlikleri Rusların resmen harb ilân ettiklerini 25 Nisan 1877 günü Sultan Abdulhamid'in aşağıdaki şu telgrafından öğreniyordu:

Kars'ta Dördüncü Orduyu Hümâyun Müsiri Ahmed Muhtar

Paşa'ya

      Dördüncü Orduyu Hümâyunun Müşîri Hamiyyet Semîrim Ahmet Muhtar Paşa:

      Rusya devleti, Devletimizle alâkasını kesip, harb ilân etmiştir. Bizim de, Hak Teâlâ'nın yardımlarına ve Ümmeti Muhammed için bâisi rahmet olan Peygamberi zîşânımızın mânevi imdadına sığınarak silaha sarılmamız lâzım geldi.

      Malumunuzdur ki, Biz, sulh ve asayişe düşmanlık etmedik. Ve hatta şimdiye kadar elimizde silah, kalbimizde sulh arzularını taşıdık. Iyiliğimizi isteyen dost devletlerin barışı korumak için ettikleri tavsiyeleri dinleyip o yolda çalıştık. Fakat düşman, asıl maksadını halkımızı, istiklâlimizi ve memleketimizi mahvetmek olduğunu ve bunlar feda edilmedikçe râzı olmayacağını ispat etti. Hiç meşru sebebe dayanmaksızın üzerimize hucuma azmetti.

25 Nisan 1877 Abdulhamid

(Turhan Şahin, Öncesiyle Sonrasıyla 93 Harbi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları: 898, Ankara, 1988:S.44-45)

 

[3]Enver Paşa hakkında bilgi için EKLER bölümüne bk.

[4]Kazım Karabekir hakkında bilgi için EKLER bölümüme bk

[5]Malatya'nın Doğanşehir ilçesinin bir Kasabası.

[6]19 Ocak 1915 günü üçüncü ordumuzun donarak erime felâketiyle biten Sarıkamış harekâtı sonunda 60 bin şehit 7 bin esir, 30 bin'den çok hasta ve yaralı zayiatı verdik. (Kırzıoğlu M.Fahrettin, Edebiyatımızda Kars, II.Kitap, Istanbul, 1958: S.86.)

 

[7]Bu konuda tarafımdan başkaca derlemeler yapılmış, bunlar "Avşar Elleri" adlı yayınlanmamış çalışmamızda toplanmıştır.

[8]Kaynak kişinin ağız özelliğini belirtmesi bakımından, konuşmanın kısa bir bölümünü aslına uygun verdik, diğerlerini kısmen değiştirdik.

[9]1918 Martının ilk haftasından başlayarak Nisan sonuna değin 55 günde: Sarıkamış ve Kağızman kasabalarıyla Kars şehrini yakarak bu kazalarla Şüregel ve Zarşat bölgelerinde demiryolu ile şaşe boylarındaki silahsız köyleri top ve makineli tüfeklerle basıp kırarak 20.000 den fazla Türkü, tüyler ürpertici usullerle ve beşikteki çocuğa varıncaya kadar katliâma uğratıp şehit eylediler. Gerek "Sarıkamış Harekâtı" nı müteakip Ruslar'ın 1915 Ocak ayından başlayıp üç ay boyunca Kars ilinde 40 binden fazla silahsız Türkü katliâmla imha etmeleri, gerekse halkın "otuzdört Kırgını" dediği 1918 baharındaki bu Ermeni Mazalimi'nde 20 binden çok Türk'ü kırıp bitirmeleri, Birinci Dünya Savaşı sırasında Kars'ın "Kırk yıllık Karagünler" inin son felâketi oldu.

(Kırzıoğlu M.Fahrettin. Kars Tarihi. I.Cilt. Istanbul 1953. s.555)

 

[10]1920 yılı 1 Nisanından başlıyarak, General Osebyan ve Vali Korganot ile Alay Kumandanı Mirmanof'un emirleriyle, Osmanlı Muhaciri olan Ermenileri, Sarıkamış köylerine yerleştirmeye başladılar. Bundan sonra, Çete-Başı Sebo'nun, Mavzerist denilen atlı çeteleri, başlarında çeteci Ermeni Şabo Murat Çavuş Nazik, Hacı-Bab ve Sarıkamış Jandarma Kumandanı Kör-Arşak Hayrabet olduğu halde, birer birer islam köylerini yağmaya başladılar. Yağma ve yıkıma uğrayan köylerin adları aşağıdadır:

                Aşağı ve Yukarı-Kotanlı, Oluklu, Tozluca, Akyar, Karahamza, Iğdir, Karçayır, Alisofu, Cavlak, Kırkpınar, Karnakazı (Kırbıyık), Sipor (Yamaçlı, Katranlı, Bölükbaşı, Laloğlu, Kamışlı, Çıplaklı, Aşağı-Saluk (Aşağı Sallıpınar), Verişan (Gürbüzler), Boyalı, Akçakale, Başköy, Beyköyü, Karakale, Katranlı, Imrihan (bugün de ıssızdır), Zellece (Dar Boğaz), Yenice, Hasbey, Sübhanazat (Çaybaşı). Bu 32 köyden birçoğunu büsbütün ve birtakımını da kısmen yıkmış; ve pek çok mal, eşya ve parayı soyup alarak, ahalisinden de 1970 kişiyi kırıp yoketmişlerdir. Yalnız Katranlı'da ayrı ayrı üç büyük yapı içinde 800 islam'ı yakmışlardır. (Dr.Kırzıoğlu M.Fahrettin, Kars ili ve Çevresinde Ermeni Mezâlimi, Kars Turizm ve Tanıtma Derneği yayınları Ankara­1970, s. 100)

Yorumunuzu Ekleyin

Yükleniyor...