Kırk Kulun Anası (Masal)

Oltaları almış, seyirtmiş suyun boyuna varmış. Suya sarkıttı mıydı ip kasılmış, bir çekmiş toskaba.. Toskabıyı almış gelmiş pencereye koymuş.
KIRK KULUN ANASI
Anlatan: Veli Yaman,Yıl: 23.6.1985,Yer: Mut-Kumaçukuru
 
     Bir varmış, bir yokmuş, bir oğlanla bir anası varımış; babası yoğumuş. Ondan sonra, oğlan demiş ki:
     - Ana babamın zeneeti neyidi?
     - Terziliğidi yavrum, demiş.
     Oğlan gitmiş bir terziye hizmetçi olmuş. Terziye hizmetçi oldu muydu, yapamamış. Terzi demiş ki:
     - Get anasını s... babayın zanaatını yap, demiş.
     Oğlan tekrar anasının yanına getmiş.
     - Ana babamın mesleği neyidi?
     Anası:
     - Çiftçiliğidi yavrum, demiş.
     Oğlan gitmiş bir çiftçinin yanına durmuş. Biraz hizmet etmiş, onu da edememiş, geri dönmüş.
     - Ana, babamın zeneeti neyidi? Demiş.
     - Oğlum babayın zeneetini mi sorarsın?
     - Evet, demiş.
     - Hendeerede damın başında, demiş, su oltası var, get onu al, demiş.
     Oltaları almış, seyirtmiş suyun boyuna varmış. Suya sarkıttı mıydı ip kasılmış, bir çekmiş toskaba.. Toskabıyı almış gelmiş pencereye koymuş. Pencereye koydu muydu bir yere çalışmaya giderlermiş. Çalışmadan dönünce bakarlarmış ekmek oluk yemek bişik, herşey hazır duruyo.
     - Ana bunu kim eder?
     - Ne bileyim yavrum!..Demiş.
     Ondan sonra eyle eyle iki ggün üç gün eyle olduktan sonra:
     - Ana ben bekleyim, demiş.
     Neyise, beklemiş. Bekleyincek tam oğlan uykuya daldı mıydı ordan toskaba çıkıvermiş kabından bir böyük kız oluvermiş, evi süpürmeye durmuş. Gelivermiş oğlan toskabının kabını kırmış. Toskabının kabını kırdı mıydı ya:
     - Heyvah!.. Kabımı kırmasaydın eyiydi, demiş.
     Ondan sonra hemen anadı gelmişki evin içinde bir dünya güzeli var. Ondan sonra hemen gidivermiş, varmış padişaha:
     - Benim oğlan bir kız tutmuş, kimseye layık değil, sana layık, demiş.
     Ondan sonra:
     - Çağırın oğlanı!..
     Çağırmışlar oğlanı..
     - Bir yerde kırk kulun anası var. Bunu çıkarıp geldiyisen geldin, çıkaıp gelmediyisen cellatsın, demiş, padişah.
     Ondan sonra gelmiş, bu da ağlayıvermiş. Kız demiş ki:
     - Eyvah, şimdi kabım lazım oldu işte!.. Demiş.
     Ondan sonra:
     - Git, demiş, beni tuttuğun yere var, üç taş at, demiş, halam çıkar gelir, demiş. Halama bir sor, kırk kulun anasının yolu nerede deyi, demiş.
     Neyse, oğlan getmiş toskabayı tuttuğu yere üç taş atmış. Halası çıkmış:
     - Ne o yavrım, demiş.
     - Kırk kulun anasının yolunu bilin mi? Demiş.
     - Bilmem ben yavrım ya, demiş, ileri üç adım at, demiş, üç taş at, demiş. Teyzesi çıkar gelir, demiş. Ona bir sor, demiş.
     Neyise, üç adım atmış, üç taş atmış, teyzesi çıkmış:
     - Ney yavrım? Demiş.
     - Kırk kulun anasının yolunu bilin mi? Demiş.
     - Bilirim, demiş. Yalnız kırk katır yükü şarap vereceksin, demiş.
     Padişah buna kırk katır yükü şarap vermiş. Ordan yükletmişler, gelmişler, kızın teyzesi de olmuş, kırk kulun anasının yanına varmışlar. Kırk kulun anasının hepisi de bir gölden sulanırlarmış. Eletmişler, o göle, o kırk katır yükü şarabı dökmüşler. Gitmişler, şöyle geri çıkmış, oturmuşlar.
     Öteden gelmiş getmiş kırk kulun anası. Ondan sonra:
     - Tee ayağı kekeil, alnı sakır şeyi gördün mü? Demiş.
     - Gördüm, demiş.
     - Şimdi onlar şarabı içecek, zerhoş olacaklar, gelip bura oturacaklar. Sen doğru varıp o ayağı kekil, alnı sakır şeyin üzerine bineceksin, demiş. Altında, demiş, bin karınca olur, inme; kuş olur, inme, demiş. "Ne dersem ineceksin insaoğlu!" der-se, "anamdan emdiğim süt burnumdan gelsin seninim dersen ineceğim" diyeceksin, demiş.
     Ondan sonra, oğlan getmiş varmış, sıçramış binmiş onun üstüne. Bindi miydi bir kuş olmuş göğe uçmuş, karınca olmuş yerde sürünmüş.
     - İnsanoğlu ne dersem ineceksin üstümden, demiş.
     - Anamdan emdiğim süt burnumdan gelsin seninim dersen, demiş.
     - Ustasına çatmışsın demiş. Anamdan emdiğim süt burnumdan gelsin seninim, demiş. Ondan sonra inmiş üstünden yürüyüvermiş. Öteki ardına düşmüş. Almış gelmiş padişahın yanına:
     - Al padişahım kırk kulun anasını, demiş.
     Neyise, bir adam kırk kulun anasının yanına varacak olsaönüne varanı kapar, arkasına varanı, teper.. Ondan sonra, onu neyedeceksin?. Ey nehal edeceğiz bunu? Demiş. Bir yerde onu sağan bir bir kız varımış:
     - Gedip onu getireceksin? Demiş, padişah. Değilse boynun cellatlık..
     Ondan sonra oğlan getmiş, kıza ağlayıvermiş:
     - Ne oldu yiğidim? Demiş.
     - İşte kırk kulun anasını getir dediler getirdim, şimdi de sağan kızı getir dediler. Ne bileyim, yolunu bilmem, sokağını bilmem, demiş.
     - Falan yerden gideceksin, falan yerden geçedeksin falan yerden geçeceksin yalnız selamını aldırmayınca bir adamın yanından geçmeyeceksin, demiş.
     Neyise. Oğlan yürüyüvermiş, bir değirmene varmış. Orda bir dev kırk kile zahire dökmüş değirmene, ağzına da unluğu tutmuş onu boyuna yere düşürmemeye çalışırmış.
     -Selamün aleyküm, selamün aleyküm, selamün aleyküm, derken O undan çekilivermiş:
     - Aleykümselam, demiş. Ulan sen nerden geldin?
     - İşte.. Kırk kulun anasını çıkardım şimdi de onu sağan kıza gidiyom, demiş:
     - Beni de yoldaş alın mı? Demiş.
     - Alırım, demiş.
     Neyise ikisi yürüyüvermişler. Gederken, gederken, gederken bakmışlar, öyle bir dolamaçtan gediyorlarmış bakmışlar, bir su şartlağı var. Yünsekten bir su şartlayo. Tanımışlar, bir pir su şartlağının aşağı yanına ağzını tutmuş boyuna garnına su gediyo. Ondan sonra çekilivermiş:
     - Aleykümselam, demiş.
     Yandağı demiş ki:
     - Kırk kulun anasını çıkaran buyumuş, demiş.
     - Sen misin?
     - Benim, demiş.
     - Beni de yoldaş alın mı?
     - Alırım.
     Ondan sonra üçü yürüyüvermişler. Gederken, gederken, gederken, bir çoban üstüne rast getmişler. Çobanın belinde bir düdüğü var. Bir sürü koyunu var, bir sürü davarı var. Yolun bir takasına davar yatıyo, bir takasına koyun yatıyo. Çoban ağzına düdüğü alıp:
     - Düt, düt dedi miydi, davar bir yanna geçiyo, koyun bir yanna geçiyo.
     Ondan sonra:
     - Selamünaleyküm, demişler.
     - Aleykümselam.
     - Ulen arkadaş, demiş, kırk kulun anasını çıkaran buyumuş, demiş.
     - Beni de yoldaş alın mı? Demiş.
     - Alırım, demiş.
     - Dördü yola çıkmışlar, yürüyüvermişler. Gederken, gederken iki çocuk üstüne rast gelmişler. Çocuğun biri bu dağı buyana getiriverir, biri o dağı o yana götürüverirmiş. Ondan sonra:
     - Selamünaleyküm, demişler.
     - Aleykümselam, demiş çocuklar.
     - Ulen arkadaş, kırk kulun anasını çıkaran buyumuş, demişler.
     - Sen min?
     - Benim.
     - Bizi de yanına alın mı?
     - Alırım, demiş.
     Çocuklar da yola düşmüşler onlarla beraber. Ondan sonra varacakları yere vardılar mıydı, bir adam, höyle, kafasını yere sokmuş birşey dinler.
     - Selamünaleyküm, selamünaleyküm, selamünaleyküm!.. Derken adam kafasını çekivermiş, herifte beş metre bir boynuz var.
     - Ulen arkadaş, demiş, kırk kulun anasını çıkaaran adam buyumuş, demiş.
     - Sen misin?
     - Benim.
     - Beni de yoldaş alır mısın?
     - Alırım, demiş.
     Ondan sonra demiş ki:
     - Ulen arkadaş neyi dinlerdin? Demiş.
     - Öbür dünyada bir adam gonuşuyorlardı onu dinliyordum, demiş.
     Ondan sonra hepsi beraber kızın olduğu yere varmışlar. Kıza demişler ki:
     - Seni ğötüreceğiz!..
     - Kız demiş ki:
     - Üç bestim var bu bestimi yaparsanız
     giderim,yapmazsanız gitmem, demiş.
     Ondan sonra:
     - Peki neyimiş şartın?
     - Hindi, demiş, odaya tokuşacaksınız. Bir yatağa siz otura caksınız, bir yatağa da bizim köylü oturacak. Yemek ideceğim, bu yemeği yiyebilirseniz gideceğim, demiş.
     Ondan sonra boynuzlu şeye demişler:
     - Boynuzu yere sok da dinle bakalım!..
     Boynuzlu şey boynuzunu yere sokmuş, dinlemiş; demiş ki:
     - Sizden yanna ağı atacak, demiş.
     Düdükçü çoban da demiş ki:
     - Koley, demiş. Yalnız yemeğin tümü birden gelsin, biz yemeği yemeğe durduk muydu arkasından yemek gelmesin diyelim. Yemek tüm geldi miydi ben, demiş, ulen ben bir çobanım bir düdük çalmayınca, yemek yemem derim. Siz "peki" deyin. Ben "düt, düt" dedim miydi siz de el çırpışarak gahıverin onların yemeği bize, bizim yemek onlara varsın.
     - Pekey, demişler.
     Agşam odaya oturmuşlar, oturduktan sonra:
     - Bize yemek tüm gelsin, biz arkadan yemek getirtmek demişler. Yemek tüm gelmiş:
     - Ulen arkadaş, ben bir çobanım. Ben bir düdük çalmazsam yemek içime sinmez, demiş.
     - Çal bahalım, demişler. Düdüğü çıkarmışlar, "düt, düt" dedi miydi onlar da el çırparak gahıvermişler. Gahıverdiler miydi ondan sonra onların yemeği ora, onların yemeği de bura varmış. Oturmuşlar bir eyi yemeği yemişler. Onlardan biri yemeği ağzına aldı mıydı ölegalmış:
     - Ulen, demiş, hileyi bildiler, demiş.
     Ondan sonra.. Yanıma kırk kız alacağım, demiş. İki gün ekmek edeceğim, yemek yapacağım, yiyebilirseniz giderim, demiş.
     Neyse, yanına 2-3 kız almış. Yemeği yapmış, bitirmiş.
     - Bitirdin mi?
     - Bitirdim.
     Varmışlar, gerisi azıcık yemiş, ondan sonra o un yiyen başlamış yeyivermiş, yeyivermiş, yeyivermiş. Kazanın birinin dibinde azıcık bir gazmık galmış. Yanaşmış sıyırmaya. Sıyırmaya durdu muydu:
     - Yahu ıcıcık daha itsen idi, garnım azıcık doyacağıdı, demiş.
     - Bu bestimi de ettiniz demiş. Fırını eyice kızartacağım, girip çıkabilirseniz sizinle gideceğim, demiş.
     Hamamı iyice kızartmış. O karnına su giden adam:
     - Bu iş goley, demiş. Kapısına varmış, "huuff" deyince buz gibi su tulumbadan çıkar gibi, fırının içine dolmuş. O da hamamı soğutmuş. Girmişler, çıkmışlar; tamam. Ondan sonra düşmüşler yola. O çocuklara derlermiş:
     - Yaz yazıcı, güz güzücü, derlermiş.
     Neyise.. Gelirken, gelirken, herkes yerinde galmış. Gızlar, oğlan, gelmişler. Gız kırk kulun anasını sağmaya durmuş, sağmaya durdu muydu beriki oğlan gızın yanına getmiş. Gızın yanına getmiş, varmış, kız demiş ki:
     - Şimdi o sütü sağacak, sonra sütü dağıtmağa duracak. Onun parmağında bir altın yüzük var, bir de gümüş yüzük var, demiş. Sana sütü gatıp da uzattığında altın yüzüğü süte batıracak olursa, yüzüğü parmaktan derili merili çıkaracaksın, demiş.
     Ondan sonra, oğlan varmış. Vardı mıydı ya, gız, sütü gatmış oğlana uzatacak. Altın yüzüğü çıkarmış. Süte batıracak. Oğlan kızın parmağından yüzüğü çekince, yüzük düşüvermiş.
     - Eyvah!!. Demiş, ustasına çatmışım, demiş.
     Gümüş yüzüğü çıkarmış, batırmış süte. Oğlan sütü içince, 50 yaşındaysa 25 yaşına inmiş. Gız oğlana demiş:
     - Sen ora otur. Ölecek olana gözünü yum, demiş, ölmeyecek olana gaşını galdırıver, demiş.
     Ondan sonra oğlan ora oturmuş. Biri geldi miydi ya, oğlan o adamdan hazzetmezse gözünü yumuverirmiş. Altın yüzüğü batırıverip de gözünü kapatıverdi miydi adam sıytarıverirmiş. Hazzettiği biri geldi miydi kaşını kaldırıverir, gümüş yüzüğü batırıverdi miydi, yaşı yarıya iniverirmiş.
     Ondan sonra padişah gelivermiş:
     - Yahu benim daha dünyada havaslığım varıdı, beni bir genceltiverin, demiş.
     Oğlan gözünü yumuvermiş. Altın yüzüğü batırıvermiş. Titreye galmış gayri..
     Ondan sonra oğlan kırk gün, kırk gece düğün etmiş. Göksu'dan çıkardığı gızı almış. Kırk gün kırk gece düğün etmiş öteki gızı da almış. Ondan sonra kırk kulun anası da malı olmuş, yemiş içmiş hoş muradına erişmiş.
Yorumunuzu Ekleyin

Karsın Kurtuluşunu Anlatan Tarihi Bir Kars Kilimi

Kûfi yazılı, gerçek bir sanat eseri iddiası ile sunduğum bu kilimi, Kars'ın Sarıkamış ilçesinin bir dağ köyünde görüp gün yüzüne çıkardım. Kilimle alakalı, yakın tarihe ışık tutan bir de hikaye derledim ancak henüz yayınlamadım.

21,109 Okunma Henüz yorum yapılmamış 28/07/2011 16:59:12

Mut'ta Bulunan Cönklerden Bektaşi Şairleri

1986-87 yıllarında Mut'ta elde ettiğim cönklerden Bektaşi şairlerine ait şiirlerin yer aldığı bir çalışmam yayın aşamasına gelmiştir. Burada şiirleri (bu sayfada 61 şiir) ve cönklerin sayfalar halinde fotograflarının yayınlanmasını uygun buluyorum

18,629 Okunma Henüz yorum yapılmamış 09/04/2011 04:48:20 23/07/2014 06:13:51

Gülek Boğazına Yazık Olmuş!..

Anadolu güneyinde şöyle bir darbımesel vardır: "Din Muhammed dini, boğaz Gülek boğazı"

14,884 Okunma Henüz yorum yapılmamış 17/07/2011 13:05:44

Yörük Keçileri

Bu derleme,19 Şubat 1993'te Mut Hacınuhlu Köyü Karadağ mevkiinde Sarıkeçili Halim Çelik'le yapılan görüşme sonrası kaleme alınmıştır.

13,796 Okunma Henüz yorum yapılmamış 08/04/2011 21:26:56

Sarıkeçililer

Sarıkeçililer; 250 den fazla aile, 500’ü aşkın nüfus, her kış ve her yaz sürekli ve devamlı göçerler.

11,596 Okunma Henüz yorum yapılmamış 29/03/2011 04:34:46

Çakallı Yörükleri

YÖRÜKLER VE ERDEMLİ -ÇAKALLI YÖRÜKLERİNDE DOKUMALAR

11,101 Okunma Henüz yorum yapılmamış 28/03/2011 23:52:28

Tahtacılardan Derlemeler

"Mersin Kızılkaya Köyü Tahtacılarından Derlemeler" Başlığı Altında Aşağıda Yer Alan Yazıda, Orman İşciliğinden Ağaçlara, Tahtacılıktan Aleviliğe Pek Çok Konuda Bilgi Verilmektedir.

10,759 Okunma Henüz yorum yapılmamış 17/04/2011 00:20:06

Mersin’in kurtuluşu

Kurtuluş, Torosları aşan ve sayıları onlarla ifade edlin pekaz bir kuvvetin mücadeleye atılmasıyla başlamış ve Toroslardan kopan bir çığ gibi, Ovaya doğru indikçe büyümüş, gelişmiş, genişlemiş bütün Çukurovalıları içine almış ve birbirine çözülmez bağlarla bağlanan bir bütün olmuştur

9,521 Okunma Henüz yorum yapılmamış 09/04/2011 16:52:47

Son Yörükler

YÖRÜK -TÜRKMEN ÜZERİNE GÖRÜŞLER VE İÇEL'DE SON YÖRÜKLER

9,507 Okunma Henüz yorum yapılmamış 28/03/2011 12:20:22

Yörüklerde El Sanatları

Dokuma sanatı usta - çırak ilişkisi içinde gelişmektedir. Bu durum yanışları bir kalıp halinde hafızalara yerleştirmek suretiyle zamandan kazanmak için gereklidir. Bilinmeyen bir yanışı dokumalarında kullanmazlar

8,928 Okunma Henüz yorum yapılmamış 08/04/2011 22:39:59

Mersin Köy Seyirlik Oyunları

Biz insanımızı ve onun estetik duygularını, yine onun geliştirdiği bu örneklerden hareketle yeniden değerlendirerek çağdaş bir yorum ve teknikle günümüz şartlarına uygun bir duruma sokmak zorundayız..

8,726 Okunma Henüz yorum yapılmamış 11/04/2011 11:51:20

Mersin'de Düğünler

Oğlan evinin önüne gelen gelinin başına, güvey ve sağdıç tarafından üzüm, leblebi ve para atılır. Bunun bereket getireceğine inanılır

8,467 Okunma Henüz yorum yapılmamış 12/04/2011 21:47:45

Folklor Çeşitlemeleri

Mersin, aynı zamanda geleneksel kültürümüzü günümüzde bile yaşatabilen nadir yörelerimizdendir. Maddi ve maddi olmayan her türlü geleneksel kültürümüz Mersin Türkmen folkloru içinde yaşamaya devam etmektedir.

7,996 Okunma Henüz yorum yapılmamış 04/04/2011 23:37:16

Alman Yetişkin Eğitimi

F. Almanya’daki yetişkin eğitimi sistemi, bu sistemin nasıl organize ve idare edildiği, yasal dayanağı, finansmanı, katılımcıları ve sistemin içeriği ile ilgili olarak hazırladığım rapor.

7,797 Okunma Henüz yorum yapılmamış 03/04/2011 10:38:50

Akıllı Kız (hikaye)

Silifke Kırtıl Köyünde derlediğim bir halk masalı

7,629 Okunma Henüz yorum yapılmamış 10/04/2011 11:31:36

Çömelek Elma,Üzüm Kültür Şenliği

İlk kez 1994 yılında yapılan şenlik, her yıl Eylül ayının ilk Cumartesi ve Pazar günü düzenlenmektedir.

7,614 Okunma Henüz yorum yapılmamış 17/04/2011 00:27:54

Kırtıl'da Samah Üzerine Derleme

Kendini gözedeceksin, kötü söz söylemeyip birini kırmayacaksın. Kov kovlama; gıybet eyleme, elinle koymadığını elleme, gözünle görmediğini söyleme, gözünle gördüğünü ettiğinle ört, anırma; döktügünü doldur, eline beline diline sahip ol...

6,933 Okunma Henüz yorum yapılmamış 10/04/2011 11:24:50

Karac'oğlan Şenlikleri Üzerine

Karacaoğlan konusunda bir "araştırma merkezi”kurmasını bekleriz

6,885 Okunma Henüz yorum yapılmamış 09/04/2011 11:55:17

Kumaçuru'ndan Derleme (masal)

Saçından kesmiş oğlana vermiş, oğlan cebine katmış. Suyun ortasına varmış, aklına gelmiş. Çıkarıyim bahıyim derkene hadi bakalım suyun içine düşürmüş. Suyun aşağısı da Ali Abbas Hoca'ın gölüne varırımış...

6,375 Okunma Henüz yorum yapılmamış 10/04/2011 11:51:11

Köse İle Dev (masal)

Silifke'nin Kırtıl Köyünde Bahar Gündoğdu'dan derlenen bir halk masalı

6,288 Okunma Henüz yorum yapılmamış 10/04/2011 11:23:53

Zengiltaş (masal)

...Sandığı tutmuş; sandığı tutunca açıverdi miydi, baksa ki bir kız ile oğlan. Ondan sonra o adada, o hocanın kısmeti gelirimiş Hakk taala tarafından. O çocuklar vardı mıydı, ondan sonra kısmetler üç tane inmeye başlamış...

5,988 Okunma Henüz yorum yapılmamış 10/04/2011 11:51:03

Yükleniyor...