Çakallı Yörükleri

YÖRÜKLER VE ERDEMLİ -ÇAKALLI YÖRÜKLERİNDE DOKUMALAR

 

YÖRÜKLER VE ERDEMLİ -ÇAKALLI YÖRÜKLERİNDE DOKUMALAR

Hilmi Dulkadir

Bir çok tetkiklere rağmen Yürük* ismi hakkındaki bilgimiz pek sarih değildir. Bu isim hakkında en çok itimat ettiğimiz izah Németh'in yürümek mastarından çıkarttığı izah şeklidir.

Yürüklerin menşei hakkındaki tetkikler de daha çok ileri değildir. Alelâde ilmî bir metod gözetmeden bir kelime benzeyişine bakarak tetkiklere rağmen Yürük adı altındaki kitlelerin varlığını bugünkü vesikaların verdiği malûmata nazaran İbnibibî ve Düsturnamei Enverî devirlerinden daha uzağa götürmek mümkün olamıyor1.

Yörük, Anadolu ve Rumeli'de göçebe hayatı yaşayan Türk kabilelerine verilen umumi bir isimdir. Türkçe "yürümek" fiilinden türeyip, "yürüyen, sefere koşan çadır halkı" manâlarına da gelen bu kelime ( H. Kazım Kadri, Büyük Türk Lugatı, İstanbul, 1943, IV, 834 ), daha sonraki devirlerde, "bir yerde durmayıp, devamlı yer değiştiren göçebe halk"ın umumi ismi olmuştur ( Ş. Sami, Kamus-ı Türki, s.1560 ). Bu ad, Anadolu halk ağzında, "cesur, muharip, iyi yürüyen, eli ayağı çabuk, kimse, çok doğurgan hayvan ve iyi mahsul veren tarla" vs. gibi manâları ifade etmektedir ( Türkiye'de Halk Ağzından Söz Derleme Dergisi, İstanbul, 1947, II, 1556, 1560 ). Kelime bazı Türk lehçelerinde "yöğrük" şeklinde geçmektedir ( Tuhfatü Al-zekiyya Fi'l-Lugat-it Tükiye, çeviren Besim Atalay, İstanbul, 1945, s. 200 v.d.).Yörük*, Cengiz yasasında "yasaklı" olarak isimlendirilerek nöker diye gösterilmiştir. Cengiz yasasına, eski Türk destanlarından geçtiği rivayet edilen yörük, daha sonra Osmanlı Devleti'nde görüleceği gibi, ordu ehlinin vergilerini veren seferlere kendi aile ve hayvanları ile katılan, göç ve ikamet hakları tamamıyla hükümdara ve kumandanlığa ait olan asker manasına geliyordu. Bu tarife uyan askerlere Ali Şir Nevayi, "Kara çerig" ismini ( Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul, 1971, I, 106, 291, 345, Ali Şir Nevayi, Mahbubü'l-Kulub, İstanbul, 1289, s.22 ) vermekte idi2.

Hazerin cenup yolu ile Anadolu'ya gelen Türk kitlelerinin muhtelif seviyede oldukları bilinir, fakat ekseriyeti göçebe halk kitlesi teşkil ediyordu. Bunlar bu yeni geldikleri yerde de yerlilerin tesiri inkâr edilmese bile eski hayatlarında devam etmişlerdir. Açık olarak bu gelenlerin arasında Yürük ismine tesadüf etmemekteyiz. Galip ihtimal ile diyebiliriz ki Yürük ismi sonradan bu kitlelerin arasında eski göçebe hayatını bırakmıyarak gezici olan ve fakat muayyen bir etnik teşekküllerin parçalarına, yerleşmiş halk tarafından verilmiş daha geç bir isim olmalıdır3.

Osmanlılar zamanında, XVI. yüzyılda konup - göçer olan Türkmenlere "Yörük" adı verilmiştir. Kelime yürümekten gelmektedir, Çabuk ve iyi yürüyen demektir. Bunu en güzel ve espirili bir şekilde, Antalya - Dağ Bucağı'na bağlı Yörük Bademlisi (Yeni ismi Akkoç) köyünde oturan eski konup - göçerlerden Sarıkeçili Hüseyin Çakmak belirtti. Asıllarının, dedelerinden kalma ve kulaktan kulağa gelme sözle Orta Asya'dan geldiğini söyledi ve yörüğe neden dolayı yörük dendiğini izah etti: Yörüğe ta oralardan yani Ortaasya'dan nasıl geldin diye sormuşlar. Cevap olarak yürüye yürüye geldiğini belirtmiş ve adı da yörük kalmış". Yörüğü, konup - göçer olup, daimi çadırda oturan ve geçimini bilhassa küçük baş hayvanlardan sağlayan kimsedir şeklinde tanımlıyabiliriz4.

Yörük deyimi, iyi çabuk yürüyen, göçebe, Anadolu"nun çadırda oturan Türkmenleri, bir yerde yerleşmiyen göçebe halkı anlamlarına gelir. Bunlar, Anadolu"ya ve oradan Rumeli"ye yayılmış Türkmen topluluklarıdır. Başkanlarına "Mir-i Yörükan" veya "Yörük Beyi" denirdi. Osmanlı imparatorluğu devrinde, Zeamet adı verilen bir toprak dirliğine sahibdi. Savaş zamanlarında, eşkincileri (Savaşa katılanlar) Beylerbeylerine bu Yörük Beyleri teslim ederlerdi.

Yörükler, Anadolu'da veya Rumeli'de oturdukları bölgelerin adını aldıkları gibi, kendi eski adları ile de anılırlardı. Meselâ, Anadolu Yörüklerinin bazılarının belgelerde geçen adları şunlardır: İçel Yörükleri, Alaiye Yörükleri, Tekeli Yörükleri, Bursa Yörükleri, Haruniye Yörükleri, Maraş Yörükleri, Ankara Yörükleri, Eğridir Yörükleri, Arac Yörükleri, Taraklı Yörükleri, Zile Yörükleri, Karaca Yörükleri, Murtana Yörükleri, Tartar Yörükleri, Karayahşili Yörükleri, Nacaklı Yörükleri, Nasırlı Yörükleri, Eski Yörük, Toraman Yörükleri, Tacirli Yörükleri, Tor Yörüğü. Rumeli Yörüklerinin adları ise şöyledir: Tanrıdağı Yörükleri, Naldöken Yörükleri, Kocacık Yörükleri, Ofcabolu Yörükleri, Vize Yörükleri, Yanbolu Yörükleri, Selanik Yörükleri.

Yörükler, Osmanlı imparatorluğu ordularında genellikle geri hizmetlerde kullanılırlardı. Yirmibeşi yamak, beşi eşkinci olmak üzere, otuz kişilik Ocak şeklinde Timar'a sahibdiler. Rumeli Yörükleri, Rumeli vilayetine bağlı bir sancak teşkil ediyorlardı5.

Anadolu'nun güney ve batı bölgesinde bulunan yörükler ile Rumeli'deki yörükler birbirlerinden - bazı bakımlardan - farklı bir durum göstermekte idiler. Rumeli'de bulunanlar İstanbul'dan Bender'e kadar bugünkü Bulgaristan, Yugolavya hududu ve Tuna sınır olmak üzere geniş bir alan içinde sekiz grup halinde bulunurlardı. Devlet tarafından askerî ve idarî maksatlar için kendilerine hususî bir nizam verilerek teşkilatlandırılmışlar idi. Anadolu'daki yörükler için aşiret tâbiri kullanılmaktadır. İktisadî faaliyetlerine göre, yüncü, darıcı, ellici gibi adlar verildiği gibi Ankara, Afyon, Kütahya, Söğüt, Bolu gibi yaşadıkları yerlerin adlarıyle de birbirlerinden ayrılırlardı.6

ERDEMLİ’DE YÖRÜKLER

Keşşaflı oymağı : Kışın Elvanlı, Tömük, Dörtyol taraflarında , yazın Bulgar dağlarının Soğanlı, Cumayalık, Konurcuk yaylalarında bulunurlar

Bolacalı oymağı : Karaçadırlı, Keşci köylerinde kışlar, yazın Bulgar dağlarının güneyinde Bastırık Yaylası’ndalardır.

Karakeşli oymağı : Elvanlı civarında, Sıraç, Keşci, Karakeşli, Karahıdırlı köylerinde kışlar.

Ayaş oymağı : Kız Kalesi civarında kışlar, yaylaları pınarbaşıdır.

Koyuncu, Kocahasanlı, Kocaç, Kemilki, Köserelli ( Kulfallı )

Oymakları : Güzeloluk bucağı civarında yerleşmişlerdir.7

ÇAKALLI YÖRÜKLERİ VE DOKUMALARINDAN ÖRNEKLER

Erdemli’nin Esenpınar köyünde Çakallı oymağı’na mensup bir grup yörük yaşar. Asıllarının Orta Asya’dan geldiğini biliyorlar. Bir de yöreye en son geldiklerinden söz ediyorlar. Bu yüzden fazlaca malları olamamış!.

Çakallılar Erdemli’nin üzerinde Hüsahmetli köyünde, Silifke’nin Çatak’da ve Mut’un aynı adı taşıyan Çakallı köyünde de iskandır.

Kendisinden bilgi aldığım Çakallı Oymağı Mensubu Kara Mehmet lakaplı Mehmet Demirel (80 yaşında) ve eşi Şehri Demirel (78 yaşında) bana oldukça zengin bilgi verdiler kendilerine teşekkür ederim.

Fotoğrafta Karı koca Demireller görülüyor. F1(Salayt no 19)

DOKUMALAR

Dokumalar, usta - çırak ilişkisi içinde gelişip korunmuştur. Bir ailenin yeni yetme çocukları annelerine yardım ederken dokumanın motiflerini de hafızaya neşrederler. Bir süre sonra örneğine bakmadan elleri arı gibi çalışarak kısa bir zamanda dokumayı tamamlanır. Bu gerçek, bizlere motiflerimizin çok eskiden beri değiştirilmeden gelebildiğini isbata en güzel delildir. Şimdi, gidip kilim dokuyan bir kadına, yeni bir nakış vererek bunu dokumasını söyleyelim hemen itiraz edecektir. Dokuyamayacağını söyler. Aslında pekâlâ dokur ama, fazla zamanını alacağından kabul etmez. O, ezberindeki motifleri kullanarak bir haftada dokumayı tamamlıyorsa bilmediği motifli bir başka dokumayı üç haftada bitirebilecektir.

Kadınlarımız dokuma yaparken mani söylemeli, dedi kodu etmeli tabiri caiz ise “ Bir eli işte bir eli oynaşta” olmalıdır. Bu ortamı ancak acemisi olmadığı çalışmada bulabilir.

ESENPINAR DOKUMALARI

Esenpınar Erdemli’nin en eski yerleşim alanlarından birirdir. Şimdi Belediye teşkilatına sahip güzel bir beldedir.

Şimdi Esenpınar’da tesbit ettiğimiz dokumaları inceleyelim.

ÇULLAR

7 Armutlu Çul

Bir diğer adıyla “ kadınbastı çulu ” yörede en yaygın ve en meşhur çullardan biridir. Hakim motifi armut’tur. F2(Salyt no 1)

3 ayrı çeşidi bulunan bu çulları birbirinden ayırdedici özelliklerini inceleyelim. Çulun uzun kenar bordürü gri ve kırmızı renklerin alternatif olarak uzandığı bir sıra yanışla 8 belirginleştirilmilştir. Bu yanışın adı ala boncuk’tur. Ala boncuk ikinci bir sıra olarak da görülür. Ancak 1 ve 2. sıra arasında bir başka yanış yer almaktadır. İki sıra sarı ve ortasında kırmızı renkli dolgunun yer aldığı ve dokumanın bütün kenarlarında görülen bu yanış adı armutlu su’dur. F3 (Slayt 3)

Dokumanın kısa kenarında da bir dizi kenar suyu görülür. Uzun kenarda görülen armutlu su burada adına Sekik su denilen F3 (salyt no 4) bir başka su arasındadır. Hemen altta yine beyaz kırmızı renkli kenar suyu yer alır. Bunu adı ise oyulgama’dır. Oyulgama arasında Sülük denilen bir başka yanış görülmektedir. Bu yanış Silifke-Mut dolaylarında yar yare küstü olarak bilinir. (Çizim1) Gerçi burada küstüyü simgeleyen görüntü yoktur. Her ikisi de birbirine dönük yani barışıktır.

Dokumanın ana yanışı armut’tur. 7 armutlu çul adını da buradan alır.

Armudu en dışta sarı su çerçeveler. Onu siyah renkli bir zincir takip eder. Adına sürme.denir.

6 adet armutu çerçeveleyen sandık’ın adı gök sandık’tır. Daha içeride görülen yıldız Gelebek diye adlandırılmıştır. F4 (Salyt 2.)

Boz Armutlu Çul F5 (Slayt no 5)

7 armutlu çul’un bir değişiğidir. Kenar suları aynıdır. Sadece kelebeğin ortasında bir armut çıktısı bulunmaktadır. F6 (slayt no 6) (Çizim 2)

Her iki çulun benzeri Mut’un Hocahmetli Köyünde de dokunur. Çullar burada çok meşhurdur. Aynı çulun yanışlarının Hocahmatlı’da adlandırılışı da şöyledir. (Çizim 3)

Un Çuvalı F7(Salyt 9)

Sadece Bıtırak yanışını hatırladıklarını söyleyen dokuyucu evin zenginliğine göre bir un çuvalı, 3 kızıala (alaçuval) kullanıldığını söylemektedir. Un çuvalı bir pamuklu dokumadır. Yanışlar ise yündür. F8,9,10(slayt no 13,14,15)

Meneg Çuval F 11(Slayt no 16)

İçinde mutfak malzemesi bulunduran çuval oldukça geniştir. Bal derisi, yağ kabağı unun katıldığı dağarık meneg çuvalda korunur.

Çuvalın ana yanışının adı bilinmiyor. F12 (Salyt no 17)

Çuvalın arka yüzü S harfleri ile dolguludur. F13(slayt18)

Kızılala Çuval F14(slayt 25)

En kıymetli dokumalardan biridir. Oldukça renkli ve usta bir işçilik gerektiren dokuma içinde en güzel elbiseler muhafaza edilir.

Çuvalın ana yanışının bir detayı görülmektedir. F15(slayt no 27)

DİĞER DOKUMALAR

Günlük hayatta kullanılan bütün dokumalar Esenpınar’da da kullanılır. Bizim görüntülediğimiz iki örnek daha aşağıda yer almaktadır.

F16(Salyt 25) Eğerkaşı seccade

F17 (salyt 29) Kolanlar

NETİCE

Erdemli’de yörük gelenek ve el sanatları diğer ilçelere göre daha çok korunmaktadır. Dünün yörük köyü bugünün modern şehri Erdemli’de kadınların giydiği kıyafetin hiç değişmediğini işaret etmek sanırım ne derece haklı olduğumuzu kuvvetle desteklemektedir.

Bu mütevazi çalışmamızın daha geniş ve detaylı araştırmaya dönüşmesi ve yeni bilgilerin elde edilmesi samimi arzumuzdur.

BİYOGRAFİ

 

Hilmi Dulkadir

1955 yılında Malatya-Sürgü’de doğdu. Tokat öğretmen okulu’nu eğitim ön lisans ve İktisat fakültesini bitirdi. Erciyes Üniversitesi’nde Halk Edebiyatı dalında yüksek lisans yaptı. Biri Milli Eğitim diğeri Kültür bakanlığınca 2 kitabı yayınlandı. 10 yıldan beri İçel Kültürü Dergisi’ni çıkarmaktadır.

2 Milletlerarası kongreye, pek çok yurt içi kongreye katılkarak tebliğler sundu. Biri yurtdışında olmak üzere yüzlerce makalesi yayınlandı.

Hilmi Dulkadir halen Mersin Halk Eğitimi Merkezi Müdürü olarak çalışmaktadır.

 

* Yörük: ( Yörümek ) fiilinden yapılma, Anadoluya gelip yurt tutan göçebe oğuz boylarını ( Türkmenleri ) ifade eden bir kelimedir. Bir çok eserde ( Yürük ) şeklinde yazılması büyük hatadır. K. Güngör'ün ( Cenubi Anadolu Yörüklerinin Etno Antropolojik Tedkiki ) isimli eserine dair yazmış olduğu kitabiyatta Muzaffer Ramazanoğlu bu hususu haklı olarak belirtmektedir: ( Yürük ) kelimesi müellifin zannettiği gibi, ( yürümek )'den yapılmış bir isim değildir! Bu kelime sıfattır; aslı da ( Yüğrük ) dür. Telâffuzda yumuşak ( ğ ), kelimenin yalnız bir mânasında: dişi davarların tekeleri istemeleri sırasında, ( mal yüğrüdü ) sözünde ortaya çıkar! Kelime sıfat halinde ileri, medeni, bilgili cins ve halis manalarına gelir. ( Yürük at yemini arttırır ) derler. Halbuki şehirlilerin pek çoğu ( cins at yemini arttırır ) der. Sonra bir aşiret başka bir aşireti medhederken ( Onlar bizden yürükdür ) diye medheder. Bunu söylerken de onların daha medeni daha ileri olduklarını aynı zamanda daha çok okumuş kimseleri bulunduğunu kasdeder. Yoksa koşar adım gittiklerini değil! Hiç bir Yörük, bu kelimeyi yürümek mânasında kullanmaz. Eğer bu fiili anlatmak isterse, ( Yürüdüm ) demeyip ( Yörüdüm ) der. Zaten ( Yörük ) her iki kelimeyi de bilir; Fakat ( yörük ) kelimesini isim, ( Yürük ) kelimesini de sıfat halinde kullanır. Yalnız, birbirinden tamamen ayrı olan bu kelimelerin eski imlâları bir olduğundan ve yabancı âlimler, bunları bir kelime zannederek daima ( Yürük ) diye okumuşlardır. Çünkü ( Yörük ) demek onlara kaba gelmiştir. İstanbul şîvesine, daha doğrusu yabancı şîvelere uydurmak sevdası ile ( yürümek ) den ( yürük ) demişlerdir." diyerek bu kelimenin yörümek fiilinden meydana gelmediği hususundaki kanaatını şöyle ifade ediyor: "fakat ismin mücerret halde yaşamış olması da bunun yörümekten gelmiş olmadığı kanaatini uyandırıyor ( Prof. Dr Mehmet Eröz, Yörükler, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul 1991, s., 20 )

1Dr. Salâhattin Çetintürk, "Osmanlı İmparatorluğunda Yürük Sınıfı ve Hukiki Statüleri", DTCFD, II / 1, ( Ankara 1943), s., 107

* Yörükler hakkında Yapılan Çalışmalar:

Yürükler hakkında yapılan tetkikler çok az olup bunlar da hemen bir birine uymayan fikirleri ihtiva etmektedir. Bundan da anlaşılıyor ki bu tetkikler esaslı ve ilmi olmaktan uzaktırlar.

Yürükler hakkında malümata ilk defa Fatih ve Sultan Süleyman Kanunnameleri'ndeki hükümlerde rastlıyoruz. Yürükler hakkında bize ilk malümatı veren bu kaynaklar haric son senelere gelinceye kadar, bu hususta Türkler tarafından yapılmış hiç bir tetkik yoktur. İlim alemine Yürük kelimesini ( F. W. Hasluck'a göre ) ilk defa Rycaut tanıtmıştır (F. W. Hasluck, Christianity and İslâm Under the Sultans. London, 1929 ). Demek ki bu kelime ilim kitaplarında ilk defa 17 nci asrın sonlarında yer alıyor. Sonra Strahlenberg ( 1730 ), daha sonra Hammer ve Kiepert Yürüklerden bahsetmiştir ( Bayraktoroviç, Eneyl. de I'İslâm tome: V ). Fakat 18 nci asırda henüz yürükler hakkında yapılmış hiç bir tetkik mevcut değildir. Ancak 19 ncu asrın sonlarına doğru esaslı ve tam tetkikler olmamakla beraber Yürüklerden bahseden bir takım eserler görüyoruz:

1889 da Petersen ve Von Luscehan ( Petersen ve Von Lusehan, Reisen, in Kylikien ) ve yine Von Luscehan (Von Luschan, Zsch. F. Ethnol. Berlin, 1889 ) eserlerinde Yürükler hakkında bir takım malumat vermektedir. Von Lusehan bunları Hindistan'dan ve çingenelerle aynı asıldan oldukları ihtimalinden bahsediyor. Yürüklerin bazı hususiyetlerini söyledikten sonra Yürüklerde kafa şeklini bozma ( deformatıon ) ameliyesinden bahsetmektedir. Şüphesiz bu mülahazalar ancak müşaideye müstenit olmaktan ibarettir.

Bent, T. ( Bent, T., The Jourouks of Asia minor, of the Royal Society, 1890 ) de Yürüklerden bahsetmiştir.

Tzakyroğlu, M. ( Tzakyroğlu, M. Etude Etnographique sur les Yuruks, Trad. P, Zipey. Athenes, 1891 ) Yürükler hakkında Monografik bir tetkik yapmıştır.

Traeger, P. ( Traeger, P. Die Jürüken Und Konjaren in Makedonien. Zsehr. F. Ethnol:1905 ) Yürükler hakkında oldukça ehemmiyetli malumat vermektedır. Yürükler arasında Kumral ve mavi gözlü insanlara rastlandığını ve vücutlarının kapalı kısımlarının beyaz olduğunu söyleyerek Von Luschanın fikirlerine şiddetle itiraz etmektedir.

Brandenberg, E. ( Brandenberg. E. Kysılbasch Und Jürüken Dörfer İn Der Gegend in Türkmen Dağı, Zsch. F. Eth. 1905 ) Türkmen Dağı'ndaki Kızılbaş ve Yürüklerden bahsetmektedir.

Mordtmann, A ( Mordlmann, A. D., Anatolıen, Skizzen und Reisebriel Aus Kleinasien. Hannover, 1925 ) Anadolu seyehati esnasında rastladığı Yürükler hakkındaki müşahedelerinden basit bir surette bahsetmektedir.

Selen, H. Sadi, ( Selen. H. Sadi, İktisadi Coğrafya. İstanbul. 1926 ) pek basit olarak Yürüklerden bahsetmektedir.

Hasluck, F. W. ( Hasluk, F. W. Christianily and İslam Under The Sultans. London. 1929 ) Tzakyroğlu`nun tetkikine istinaden Yürüklerden bahisle miktarları hakkında bir liste vermektedir.

Bayraktoroviç, ( Bayraktoroviç, Eneyel. de I'İslam lome: V ) İslam Ansiklopedisinde Yürükler oldukça derli toplu malumat vermekte ise de bu malumat hiç bir zaman yeterli sayılmaz.

Ahmet Refik, ( Ahmet Refik, Anadoluda Türk Aşiretleri. İstanbul Devlet matbaası, 1930 ) Yürükler hakkındaki kanunnameleri bir araya toplamakla bu hususta tetkik yapacaklar için hemen en ehemliyetli bir eser vücüde getirmiştir, denilebilir.

A. Baha, ( A. Baha. Safranboluda Yürük Düğünleri, İst. HBH. 1930 sayı: 1.2.3.5.6.8 ) Safranbolu'da Yürük düğünleri isimli yazısında mahalli olmakla beraber bu hususta atılan ilk adımlardan birisini atmış sayılabilir.

A. Rıza - Yalman Yalğın, ( A. Rıza, Yalman-Yalğın, Cenupta Türkmen oymakları. Cilt: 1. İst. 1932, II, III Ankara, 1933, IV Adana, 1934, V Adana, 1939 ) Türkmenler hakkında çıkarttığı beş ciltlik eserinde Yürüklerden de bahsetmektedir. Bilhassa malzeme bakımından değeri büyük olan bu eser kıymetli bir mesai mahsulüdür.

Hoppe, E. M. ( Hoppe E. M. The Jurukus, Journal of the Royal Siatic Soci. 1933 ) Yürüklerden bahsetmekte, bilhassa Balkanlarda Rodop mıntıkasında rastladığı yürüklerden kısaca malumat vermektedir. Müellif Yürüklerin Türkistan'dan çıkarak Anadolu ve Rumeliye yayıldıklarını menşe itibarile bu günkü Türklerin neslinden olduklarını söylemektedir.

Dr. Ciro ( Dr. Ciro Truhelka, Balkan Yürükleri hakkında, Revue internationale des etudes Balcanique. Beograd, 1934 ) Truhelkga, Balkan Yürükleri hakkındaki tetkikinde Yürüklerden oldukça geniş bir suretle bahsatmektedir. Müellif, Balkan Yürüklerinin bulundukları sahaları ve bunlar hakkındaki kanunnameleri toplanmıştır. Yürük kelimesini ancak Anadolu yaylak ve kışlaklarında sürülerini otlatan muayyen bir zümreye ait olarak izah etmekte ve bunları diğer Türkmen kabilelerinden ve Çingenelerden tefrik etmektedir.

F. Aksu, ( Aksu. F. Horzum Yürükleri, Ün, sayı: 17, 1935 ) Horzum Yürükleri hakkında yazmış olduğu makalede bunlar hakkında muhtasar bir malumat vermektedir,

Su, Kamil, ( Su, Kâmil, Balıkesir ve civarında Yürük ve Türkmenler. İstanbul 1938 ) Balıkesir ve civarındaki Yürük ve Türmenler adlı eserinde bu havalideki Yürüklere ait vesikaları ve fermanları toplamış, aynı zamanda Türkmen kabilelerinin yer adlarını tesbit etmiştir.

Yürükler hakkında yazılmış olan eserlerin tetkikini burada bitirirken Pr. Dr. Sadi Irmak’ın Yürük ayaklarının forma ve fonksiyonu ve Yürüklerde Göz keskinliği ( Pr. Dr. Sadi Irmak, Anadolu Yürüklerinin Antropolojisine dair tetkikler. Türk Tarih Kurumu neşriyatından Tebliğler kitabı Türkçe-Fransızca sayfa 75 - 82 Ankara 1939 ) hakkındaki tetkiklerini bu sahada yapılmış olan ilmi ve kıymetli bir tetkik mahsulü olarak kaydetmemiz icabeder.

Bunlardan mada tarihi ve içtimai bazı eserlerde ( Rusça, Macarca V.s. dillerde ) Yürükler hakkında bazı kayıtlara rastlamak mümkündür ( Kemal Güngör, "Cenubi Anadolu Yörüklerinin Etno Antropolojik Tetkiki", Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Antroloji ve Etnoloji Enstitüsü Neşriyatı No: 25, Ankara, 1941, s., 7-9.)

Ayrıca, Naci Eren'in ( Eren, Naci: Antalya Yöresi Göçer ve Yörüklerinde: Deve Donanımı ve Deve İle İlgili Bilgiler I TFA, 18 - 19 / 356, ( Mart 1979 ); II, 357, ( Nisan 1979 ); III, 358, ( Mayıs 1989 ); Antalya Yöresi Yürük Örme ve Dokumalarındaki Motiflerin Benzerlik Ayrıcalık ve Özellikleri SHB, 60, ( Mart 1985 ); Yörük Göçü I, TFA, 18 - 19 / 362, ( Eylül 1979 ), Yörük Göçü II, TFA, 18 - 19 / 363, ( Ekim 1979 ), Yörük Göçü III, TFA, 18 - 19 / 366, ( Ocak 1980 ) çalışmaları;

Musa Seyirci'nin ( Seyirci, Musa: Antalya Yöresinde Dokunan Yörük Seccadeleri" MK, 65, ( Haziran-1989 ); Çay İlçesindeki Üç Yörük ( Sarıkeçili ) Köyü ve Dokumaları Üzerine Bir İnceleme 1. Afyonkarahisar Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri, 10 - 11 Mayıs Afyon, Afyon Belediyesi Yayınları, ?; Fethiye'de Yaylacılık ve Yayla Göçleri, Damla Ofset, Antalya ?; Sarıkeçili Yörükleri'nde Keçilere Takılan Adlar, TFD, 1987, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayınları, ( Ankara 1987 ); Yörüklerde Alaçık İK, 1 / 3, ( Eylül 1987 ), 20; ve Yörüklerde Azık Torbaları İK, 1 / 6, ( Eylül 1988 ) çalışmaları hayli zengin malzemeler kazandırmıştır.

M. Muhtar Kutlu, ( Kutlu M.Muhtar, Şavaklı Türkmenlerde Göçer Hayvancılık, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayınları: 84, Ankara 1987 ). göçer hayat ve göçer hayvancılık konusunda önemli bilgiler derlemiştir.

Yörükler hakkında belki de derli toplu bilgiyi ilk defa Prof Dr. Mehmet Eröz ortaya koymuştur ( Yörükler Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul 1991 ). Eröz, bu çalışmaında türk göçebelerinde içtimai müesseseler, ekonomi ve iskan gibi üç temel konu etrafında yörükleri tahlil etmiştir.

2İA, Yörük maddesi, s., 430

3Selehattin Çetintürk, age., s.,108

4Naci Eren, Yörük Göçü, TFA, 18-19 / 362 ( Eylül 1979 ), s., 8773

5Cevdet Türkay, Başbakanlık Arşivi Belgelerine Göre Osmanlı İmparatorluğu'nda Oymak Aşiret ve Cemaatlar, Tercuman Kaynak Eserler Dizisi: 1, İstanbul 1979, s., 821

6 Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğu’nda Aşiretin imkanı Eren Yayınclık ve Kitapçılık l.d.t.şti., İstanbul 1987, s,18

7 Alev Çakmakoğlu, İçel Yöresi Dokumaları. Yüksek lisans tezi. 1984, 14.s.

8 Yanış motif karşılığında kullanılmıştır.

Yorumunuzu Ekleyin

Karsın Kurtuluşunu Anlatan Tarihi Bir Kars Kilimi

Kûfi yazılı, gerçek bir sanat eseri iddiası ile sunduğum bu kilimi, Kars'ın Sarıkamış ilçesinin bir dağ köyünde görüp gün yüzüne çıkardım. Kilimle alakalı, yakın tarihe ışık tutan bir de hikaye derledim ancak henüz yayınlamadım.

21,108 Okunma Henüz yorum yapılmamış 28/07/2011 16:59:12

Mut'ta Bulunan Cönklerden Bektaşi Şairleri

1986-87 yıllarında Mut'ta elde ettiğim cönklerden Bektaşi şairlerine ait şiirlerin yer aldığı bir çalışmam yayın aşamasına gelmiştir. Burada şiirleri (bu sayfada 61 şiir) ve cönklerin sayfalar halinde fotograflarının yayınlanmasını uygun buluyorum

18,627 Okunma Henüz yorum yapılmamış 09/04/2011 04:48:20 23/07/2014 06:13:51

Gülek Boğazına Yazık Olmuş!..

Anadolu güneyinde şöyle bir darbımesel vardır: "Din Muhammed dini, boğaz Gülek boğazı"

14,882 Okunma Henüz yorum yapılmamış 17/07/2011 13:05:44

Yörük Keçileri

Bu derleme,19 Şubat 1993'te Mut Hacınuhlu Köyü Karadağ mevkiinde Sarıkeçili Halim Çelik'le yapılan görüşme sonrası kaleme alınmıştır.

13,794 Okunma Henüz yorum yapılmamış 08/04/2011 21:26:56

Sarıkeçililer

Sarıkeçililer; 250 den fazla aile, 500’ü aşkın nüfus, her kış ve her yaz sürekli ve devamlı göçerler.

11,594 Okunma Henüz yorum yapılmamış 29/03/2011 04:34:46

Tahtacılardan Derlemeler

"Mersin Kızılkaya Köyü Tahtacılarından Derlemeler" Başlığı Altında Aşağıda Yer Alan Yazıda, Orman İşciliğinden Ağaçlara, Tahtacılıktan Aleviliğe Pek Çok Konuda Bilgi Verilmektedir.

10,758 Okunma Henüz yorum yapılmamış 17/04/2011 00:20:06

Mersin’in kurtuluşu

Kurtuluş, Torosları aşan ve sayıları onlarla ifade edlin pekaz bir kuvvetin mücadeleye atılmasıyla başlamış ve Toroslardan kopan bir çığ gibi, Ovaya doğru indikçe büyümüş, gelişmiş, genişlemiş bütün Çukurovalıları içine almış ve birbirine çözülmez bağlarla bağlanan bir bütün olmuştur

9,520 Okunma Henüz yorum yapılmamış 09/04/2011 16:52:47

Son Yörükler

YÖRÜK -TÜRKMEN ÜZERİNE GÖRÜŞLER VE İÇEL'DE SON YÖRÜKLER

9,505 Okunma Henüz yorum yapılmamış 28/03/2011 12:20:22

Yörüklerde El Sanatları

Dokuma sanatı usta - çırak ilişkisi içinde gelişmektedir. Bu durum yanışları bir kalıp halinde hafızalara yerleştirmek suretiyle zamandan kazanmak için gereklidir. Bilinmeyen bir yanışı dokumalarında kullanmazlar

8,926 Okunma Henüz yorum yapılmamış 08/04/2011 22:39:59

Mersin Köy Seyirlik Oyunları

Biz insanımızı ve onun estetik duygularını, yine onun geliştirdiği bu örneklerden hareketle yeniden değerlendirerek çağdaş bir yorum ve teknikle günümüz şartlarına uygun bir duruma sokmak zorundayız..

8,725 Okunma Henüz yorum yapılmamış 11/04/2011 11:51:20

Mersin'de Düğünler

Oğlan evinin önüne gelen gelinin başına, güvey ve sağdıç tarafından üzüm, leblebi ve para atılır. Bunun bereket getireceğine inanılır

8,466 Okunma Henüz yorum yapılmamış 12/04/2011 21:47:45

Folklor Çeşitlemeleri

Mersin, aynı zamanda geleneksel kültürümüzü günümüzde bile yaşatabilen nadir yörelerimizdendir. Maddi ve maddi olmayan her türlü geleneksel kültürümüz Mersin Türkmen folkloru içinde yaşamaya devam etmektedir.

7,993 Okunma Henüz yorum yapılmamış 04/04/2011 23:37:16

Alman Yetişkin Eğitimi

F. Almanya’daki yetişkin eğitimi sistemi, bu sistemin nasıl organize ve idare edildiği, yasal dayanağı, finansmanı, katılımcıları ve sistemin içeriği ile ilgili olarak hazırladığım rapor.

7,796 Okunma Henüz yorum yapılmamış 03/04/2011 10:38:50

Akıllı Kız (hikaye)

Silifke Kırtıl Köyünde derlediğim bir halk masalı

7,628 Okunma Henüz yorum yapılmamış 10/04/2011 11:31:36

Çömelek Elma,Üzüm Kültür Şenliği

İlk kez 1994 yılında yapılan şenlik, her yıl Eylül ayının ilk Cumartesi ve Pazar günü düzenlenmektedir.

7,612 Okunma Henüz yorum yapılmamış 17/04/2011 00:27:54

Kırtıl'da Samah Üzerine Derleme

Kendini gözedeceksin, kötü söz söylemeyip birini kırmayacaksın. Kov kovlama; gıybet eyleme, elinle koymadığını elleme, gözünle görmediğini söyleme, gözünle gördüğünü ettiğinle ört, anırma; döktügünü doldur, eline beline diline sahip ol...

6,932 Okunma Henüz yorum yapılmamış 10/04/2011 11:24:50

Karac'oğlan Şenlikleri Üzerine

Karacaoğlan konusunda bir "araştırma merkezi”kurmasını bekleriz

6,884 Okunma Henüz yorum yapılmamış 09/04/2011 11:55:17

Kumaçuru'ndan Derleme (masal)

Saçından kesmiş oğlana vermiş, oğlan cebine katmış. Suyun ortasına varmış, aklına gelmiş. Çıkarıyim bahıyim derkene hadi bakalım suyun içine düşürmüş. Suyun aşağısı da Ali Abbas Hoca'ın gölüne varırımış...

6,374 Okunma Henüz yorum yapılmamış 10/04/2011 11:51:11

Köse İle Dev (masal)

Silifke'nin Kırtıl Köyünde Bahar Gündoğdu'dan derlenen bir halk masalı

6,286 Okunma Henüz yorum yapılmamış 10/04/2011 11:23:53

Zengiltaş (masal)

...Sandığı tutmuş; sandığı tutunca açıverdi miydi, baksa ki bir kız ile oğlan. Ondan sonra o adada, o hocanın kısmeti gelirimiş Hakk taala tarafından. O çocuklar vardı mıydı, ondan sonra kısmetler üç tane inmeye başlamış...

5,986 Okunma Henüz yorum yapılmamış 10/04/2011 11:51:03

Kırk Kulun Anası (Masal)

Oltaları almış, seyirtmiş suyun boyuna varmış. Suya sarkıttı mıydı ip kasılmış, bir çekmiş toskaba.. Toskabıyı almış gelmiş pencereye koymuş.

5,893 Okunma Henüz yorum yapılmamış 10/04/2011 11:35:58

Yükleniyor...