YÖRÜKLER VE ERDEMLİ -ÇAKALLI YÖRÜKLERİNDE DOKUMALAR
Hilmi Dulkadir
Bir çok tetkiklere rağmen Yürük ismi hakkındaki bilgimiz pek sarih değildir. Bu isim hakkında en çok itimat ettiğimiz izah Németh'in yürümek mastarından çıkarttığı izah şeklidir.
Yürüklerin menşei hakkındaki tetkikler de daha çok ileri değildir. Alelâde ilmî bir metod gözetmeden bir kelime benzeyişine bakarak tetkiklere rağmen Yürük adı altındaki kitlelerin varlığını bugünkü vesikaların verdiği malûmata nazaran İbnibibî ve Düsturnamei Enverî devirlerinden daha uzağa götürmek mümkün olamıyor.
Yörük, Anadolu ve Rumeli'de göçebe hayatı yaşayan Türk kabilelerine verilen umumi bir isimdir. Türkçe "yürümek" fiilinden türeyip, "yürüyen, sefere koşan çadır halkı" manâlarına da gelen bu kelime ( H. Kazım Kadri, Büyük Türk Lugatı, İstanbul, 1943, IV, 834 ), daha sonraki devirlerde, "bir yerde durmayıp, devamlı yer değiştiren göçebe halk"ın umumi ismi olmuştur ( Ş. Sami, Kamus-ı Türki, s.1560 ). Bu ad, Anadolu halk ağzında, "cesur, muharip, iyi yürüyen, eli ayağı çabuk, kimse, çok doğurgan hayvan ve iyi mahsul veren tarla" vs. gibi manâları ifade etmektedir ( Türkiye'de Halk Ağzından Söz Derleme Dergisi, İstanbul, 1947, II, 1556, 1560 ). Kelime bazı Türk lehçelerinde "yöğrük" şeklinde geçmektedir ( Tuhfatü Al-zekiyya Fi'l-Lugat-it Tükiye, çeviren Besim Atalay, İstanbul, 1945, s. 200 v.d.).Yörük, Cengiz yasasında "yasaklı" olarak isimlendirilerek nöker diye gösterilmiştir. Cengiz yasasına, eski Türk destanlarından geçtiği rivayet edilen yörük, daha sonra Osmanlı Devleti'nde görüleceği gibi, ordu ehlinin vergilerini veren seferlere kendi aile ve hayvanları ile katılan, göç ve ikamet hakları tamamıyla hükümdara ve kumandanlığa ait olan asker manasına geliyordu. Bu tarife uyan askerlere Ali Şir Nevayi, "Kara çerig" ismini ( Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul, 1971, I, 106, 291, 345, Ali Şir Nevayi, Mahbubü'l-Kulub, İstanbul, 1289, s.22 ) vermekte idi.
Hazerin cenup yolu ile Anadolu'ya gelen Türk kitlelerinin muhtelif seviyede oldukları bilinir, fakat ekseriyeti göçebe halk kitlesi teşkil ediyordu. Bunlar bu yeni geldikleri yerde de yerlilerin tesiri inkâr edilmese bile eski hayatlarında devam etmişlerdir. Açık olarak bu gelenlerin arasında Yürük ismine tesadüf etmemekteyiz. Galip ihtimal ile diyebiliriz ki Yürük ismi sonradan bu kitlelerin arasında eski göçebe hayatını bırakmıyarak gezici olan ve fakat muayyen bir etnik teşekküllerin parçalarına, yerleşmiş halk tarafından verilmiş daha geç bir isim olmalıdır.
Osmanlılar zamanında, XVI. yüzyılda konup - göçer olan Türkmenlere "Yörük" adı verilmiştir. Kelime yürümekten gelmektedir, Çabuk ve iyi yürüyen demektir. Bunu en güzel ve espirili bir şekilde, Antalya - Dağ Bucağı'na bağlı Yörük Bademlisi (Yeni ismi Akkoç) köyünde oturan eski konup - göçerlerden Sarıkeçili Hüseyin Çakmak belirtti. Asıllarının, dedelerinden kalma ve kulaktan kulağa gelme sözle Orta Asya'dan geldiğini söyledi ve yörüğe neden dolayı yörük dendiğini izah etti: Yörüğe ta oralardan yani Ortaasya'dan nasıl geldin diye sormuşlar. Cevap olarak yürüye yürüye geldiğini belirtmiş ve adı da yörük kalmış". Yörüğü, konup - göçer olup, daimi çadırda oturan ve geçimini bilhassa küçük baş hayvanlardan sağlayan kimsedir şeklinde tanımlıyabiliriz.
Yörük deyimi, iyi çabuk yürüyen, göçebe, Anadolu"nun çadırda oturan Türkmenleri, bir yerde yerleşmiyen göçebe halkı anlamlarına gelir. Bunlar, Anadolu"ya ve oradan Rumeli"ye yayılmış Türkmen topluluklarıdır. Başkanlarına "Mir-i Yörükan" veya "Yörük Beyi" denirdi. Osmanlı imparatorluğu devrinde, Zeamet adı verilen bir toprak dirliğine sahibdi. Savaş zamanlarında, eşkincileri (Savaşa katılanlar) Beylerbeylerine bu Yörük Beyleri teslim ederlerdi.
Yörükler, Anadolu'da veya Rumeli'de oturdukları bölgelerin adını aldıkları gibi, kendi eski adları ile de anılırlardı. Meselâ, Anadolu Yörüklerinin bazılarının belgelerde geçen adları şunlardır: İçel Yörükleri, Alaiye Yörükleri, Tekeli Yörükleri, Bursa Yörükleri, Haruniye Yörükleri, Maraş Yörükleri, Ankara Yörükleri, Eğridir Yörükleri, Arac Yörükleri, Taraklı Yörükleri, Zile Yörükleri, Karaca Yörükleri, Murtana Yörükleri, Tartar Yörükleri, Karayahşili Yörükleri, Nacaklı Yörükleri, Nasırlı Yörükleri, Eski Yörük, Toraman Yörükleri, Tacirli Yörükleri, Tor Yörüğü. Rumeli Yörüklerinin adları ise şöyledir: Tanrıdağı Yörükleri, Naldöken Yörükleri, Kocacık Yörükleri, Ofcabolu Yörükleri, Vize Yörükleri, Yanbolu Yörükleri, Selanik Yörükleri.
Yörükler, Osmanlı imparatorluğu ordularında genellikle geri hizmetlerde kullanılırlardı. Yirmibeşi yamak, beşi eşkinci olmak üzere, otuz kişilik Ocak şeklinde Timar'a sahibdiler. Rumeli Yörükleri, Rumeli vilayetine bağlı bir sancak teşkil ediyorlardı.
Anadolu'nun güney ve batı bölgesinde bulunan yörükler ile Rumeli'deki yörükler birbirlerinden - bazı bakımlardan - farklı bir durum göstermekte idiler. Rumeli'de bulunanlar İstanbul'dan Bender'e kadar bugünkü Bulgaristan, Yugolavya hududu ve Tuna sınır olmak üzere geniş bir alan içinde sekiz grup halinde bulunurlardı. Devlet tarafından askerî ve idarî maksatlar için kendilerine hususî bir nizam verilerek teşkilatlandırılmışlar idi. Anadolu'daki yörükler için aşiret tâbiri kullanılmaktadır. İktisadî faaliyetlerine göre, yüncü, darıcı, ellici gibi adlar verildiği gibi Ankara, Afyon, Kütahya, Söğüt, Bolu gibi yaşadıkları yerlerin adlarıyle de birbirlerinden ayrılırlardı.
ERDEMLİ’DE YÖRÜKLER
Keşşaflı oymağı : Kışın Elvanlı, Tömük, Dörtyol taraflarında , yazın Bulgar dağlarının Soğanlı, Cumayalık, Konurcuk yaylalarında bulunurlar
Bolacalı oymağı : Karaçadırlı, Keşci köylerinde kışlar, yazın Bulgar dağlarının güneyinde Bastırık Yaylası’ndalardır.
Karakeşli oymağı : Elvanlı civarında, Sıraç, Keşci, Karakeşli, Karahıdırlı köylerinde kışlar.
Ayaş oymağı : Kız Kalesi civarında kışlar, yaylaları pınarbaşıdır.
Koyuncu, Kocahasanlı, Kocaç, Kemilki, Köserelli ( Kulfallı )
Oymakları : Güzeloluk bucağı civarında yerleşmişlerdir.
ÇAKALLI YÖRÜKLERİ VE DOKUMALARINDAN ÖRNEKLER
Erdemli’nin Esenpınar köyünde Çakallı oymağı’na mensup bir grup yörük yaşar. Asıllarının Orta Asya’dan geldiğini biliyorlar. Bir de yöreye en son geldiklerinden söz ediyorlar. Bu yüzden fazlaca malları olamamış!.
Çakallılar Erdemli’nin üzerinde Hüsahmetli köyünde, Silifke’nin Çatak’da ve Mut’un aynı adı taşıyan Çakallı köyünde de iskandır.
Kendisinden bilgi aldığım Çakallı Oymağı Mensubu Kara Mehmet lakaplı Mehmet Demirel (80 yaşında) ve eşi Şehri Demirel (78 yaşında) bana oldukça zengin bilgi verdiler kendilerine teşekkür ederim.
Fotoğrafta Karı koca Demireller görülüyor. F1(Salayt no 19)
DOKUMALAR
Dokumalar, usta - çırak ilişkisi içinde gelişip korunmuştur. Bir ailenin yeni yetme çocukları annelerine yardım ederken dokumanın motiflerini de hafızaya neşrederler. Bir süre sonra örneğine bakmadan elleri arı gibi çalışarak kısa bir zamanda dokumayı tamamlanır. Bu gerçek, bizlere motiflerimizin çok eskiden beri değiştirilmeden gelebildiğini isbata en güzel delildir. Şimdi, gidip kilim dokuyan bir kadına, yeni bir nakış vererek bunu dokumasını söyleyelim hemen itiraz edecektir. Dokuyamayacağını söyler. Aslında pekâlâ dokur ama, fazla zamanını alacağından kabul etmez. O, ezberindeki motifleri kullanarak bir haftada dokumayı tamamlıyorsa bilmediği motifli bir başka dokumayı üç haftada bitirebilecektir.
Kadınlarımız dokuma yaparken mani söylemeli, dedi kodu etmeli tabiri caiz ise “ Bir eli işte bir eli oynaşta” olmalıdır. Bu ortamı ancak acemisi olmadığı çalışmada bulabilir.
ESENPINAR DOKUMALARI
Esenpınar Erdemli’nin en eski yerleşim alanlarından birirdir. Şimdi Belediye teşkilatına sahip güzel bir beldedir.
Şimdi Esenpınar’da tesbit ettiğimiz dokumaları inceleyelim.
ÇULLAR
7 Armutlu Çul
Bir diğer adıyla “ kadınbastı çulu ” yörede en yaygın ve en meşhur çullardan biridir. Hakim motifi armut’tur. F2(Salyt no 1)
3 ayrı çeşidi bulunan bu çulları birbirinden ayırdedici özelliklerini inceleyelim. Çulun uzun kenar bordürü gri ve kırmızı renklerin alternatif olarak uzandığı bir sıra yanışla belirginleştirilmilştir. Bu yanışın adı ala boncuk’tur. Ala boncuk ikinci bir sıra olarak da görülür. Ancak 1 ve 2. sıra arasında bir başka yanış yer almaktadır. İki sıra sarı ve ortasında kırmızı renkli dolgunun yer aldığı ve dokumanın bütün kenarlarında görülen bu yanış adı armutlu su’dur. F3 (Slayt 3)
Dokumanın kısa kenarında da bir dizi kenar suyu görülür. Uzun kenarda görülen armutlu su burada adına Sekik su denilen F3 (salyt no 4) bir başka su arasındadır. Hemen altta yine beyaz kırmızı renkli kenar suyu yer alır. Bunu adı ise oyulgama’dır. Oyulgama arasında Sülük denilen bir başka yanış görülmektedir. Bu yanış Silifke-Mut dolaylarında yar yare küstü olarak bilinir. (Çizim1) Gerçi burada küstüyü simgeleyen görüntü yoktur. Her ikisi de birbirine dönük yani barışıktır.
Dokumanın ana yanışı armut’tur. 7 armutlu çul adını da buradan alır.
Armudu en dışta sarı su çerçeveler. Onu siyah renkli bir zincir takip eder. Adına sürme.denir.
6 adet armutu çerçeveleyen sandık’ın adı gök sandık’tır. Daha içeride görülen yıldız Gelebek diye adlandırılmıştır. F4 (Salyt 2.)
Boz Armutlu Çul F5 (Slayt no 5)
7 armutlu çul’un bir değişiğidir. Kenar suları aynıdır. Sadece kelebeğin ortasında bir armut çıktısı bulunmaktadır. F6 (slayt no 6) (Çizim 2)
Her iki çulun benzeri Mut’un Hocahmetli Köyünde de dokunur. Çullar burada çok meşhurdur. Aynı çulun yanışlarının Hocahmatlı’da adlandırılışı da şöyledir. (Çizim 3)
Un Çuvalı F7(Salyt 9)
Sadece Bıtırak yanışını hatırladıklarını söyleyen dokuyucu evin zenginliğine göre bir un çuvalı, 3 kızıala (alaçuval) kullanıldığını söylemektedir. Un çuvalı bir pamuklu dokumadır. Yanışlar ise yündür. F8,9,10(slayt no 13,14,15)
Meneg Çuval F 11(Slayt no 16)
İçinde mutfak malzemesi bulunduran çuval oldukça geniştir. Bal derisi, yağ kabağı unun katıldığı dağarık meneg çuvalda korunur.
Çuvalın ana yanışının adı bilinmiyor. F12 (Salyt no 17)
Çuvalın arka yüzü S harfleri ile dolguludur. F13(slayt18)
Kızılala Çuval F14(slayt 25)
En kıymetli dokumalardan biridir. Oldukça renkli ve usta bir işçilik gerektiren dokuma içinde en güzel elbiseler muhafaza edilir.
Çuvalın ana yanışının bir detayı görülmektedir. F15(slayt no 27)
DİĞER DOKUMALAR
Günlük hayatta kullanılan bütün dokumalar Esenpınar’da da kullanılır. Bizim görüntülediğimiz iki örnek daha aşağıda yer almaktadır.
F16(Salyt 25) Eğerkaşı seccade
F17 (salyt 29) Kolanlar
NETİCE
Erdemli’de yörük gelenek ve el sanatları diğer ilçelere göre daha çok korunmaktadır. Dünün yörük köyü bugünün modern şehri Erdemli’de kadınların giydiği kıyafetin hiç değişmediğini işaret etmek sanırım ne derece haklı olduğumuzu kuvvetle desteklemektedir.
Bu mütevazi çalışmamızın daha geniş ve detaylı araştırmaya dönüşmesi ve yeni bilgilerin elde edilmesi samimi arzumuzdur.
BİYOGRAFİ
Hilmi Dulkadir
1955 yılında Malatya-Sürgü’de doğdu. Tokat öğretmen okulu’nu eğitim ön lisans ve İktisat fakültesini bitirdi. Erciyes Üniversitesi’nde Halk Edebiyatı dalında yüksek lisans yaptı. Biri Milli Eğitim diğeri Kültür bakanlığınca 2 kitabı yayınlandı. 10 yıldan beri İçel Kültürü Dergisi’ni çıkarmaktadır.
2 Milletlerarası kongreye, pek çok yurt içi kongreye katılkarak tebliğler sundu. Biri yurtdışında olmak üzere yüzlerce makalesi yayınlandı.
Hilmi Dulkadir halen Mersin Halk Eğitimi Merkezi Müdürü olarak çalışmaktadır.