Sarıkeçililer

Sarıkeçililer; 250 den fazla aile, 500’ü aşkın nüfus, her kış ve her yaz sürekli ve devamlı göçerler.

SARIKEÇİLİLER

Anadolu göçer kültürünün dayandığı tarihi temel Orta Asya Türk göçebeliğidir. Geçmişte Orta Asya bozkırlarında yaşayan Türk topluluklarının yaşama biçimi, coğrafi çevreye uyumun gereği ve hayvancılığa bağlı ekonominin belirlediği bir göçebeliğe dayanıyordu.

X ve XI. yy. dan itibaren uzun süren göç dalgalarıyla Anadolu'ya gelmeye ve yurt edinmeye başlayan Türklerin (Oguzların) bir bölümü bu yaşama biçimini Anadolu'da da sürdürmüşlerdir. Yeni bir mekân ve zaman içinde Anadolu'da yeniden şekillenen göçer kültürü, kaynağını işte bu köklü geçmişten almaktadır .

Konar - göçerlik: ülkemizde sayıları ve toplam nüfusları hakkında hiçbir zaman kesin bilgilere sahip olamadığımız, günümüzde varlıkları giderek azalan, toprağa ve sabit bir konuta bağlı olmadan sürekli çadır hayatı yaşayan, üyeleri arasında bir akrabalık bağı olan, tek geçim kaynağını hayvancılığın oluşturduğu, göçebe ya da konar göçer olarak nitelenen toplulukların yaşama biçimidir . Daha ziyade Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi step ve yaylalarında, Güney ve Doğu Toroslarda yaşayan göçebelerin son yarım yüzyılda sayıları çok azalmıştır.

Geçimi hayvancılığa dayalı, Asya’daki eski Türklerin geleneksel yaşam tarzını Anadolu’da da sürdüren son yörüklerden Sarıkeçililer ilimiz Mut, Gülnar, Aydıncık, Anamur ve Silifke de yaşamaktadır.

Halen yaklaşık 250’yi aşkın aile yaşam tarzlarını (konar-göçer hayatı) sürdürmektedirler. Bunlardan bir bölümü, Karaman Valiliği’nce kendileri için yaptırılan “Şehirsel Konut”lara yerleştirilmiştir.. Kalanlar halen yayla sahil göçer hayat sürdürmektedir.

Günümüzde, tarım alanlarının genişlemesi, devletin orman ağaçlandırma faaliyetleri ve meraların köy tüzel kişilikleri tarafından korumaya alınması göç yollarını daraltırken; öte yandan, çağın gereği, günümüz sosyal hayat tarzı da onları yerleşik düzene geçişe zorlamaktadır. Bu sebeple sayıları her geçen gün azalmaktadır.

Sarıkeçililer; 250 den fazla aile, 500’ü aşkın nüfus, her kış ve her yaz sürekli ve devamlı göçerler. Develeri, at ve eşekleri ile keçi ve koyun sürülerini önlerine katıp sahilden yaylaya, yayladan sahile göçerler.

Yüz yıllardır süre gelen bir geleneğin, bir toplumsal yaşam biçiminin son örneği olarak Sarıkeçililer, tıpkı ataları gibi göçerler. Yaylanın bu mert dürüst, konuksever çalışkan, dayanıklı, cesur insanları, bizim insanlarımız; siyah kıl çadırlarında konaklıyarak, geceleri çıra ve fener ışığında aydınlanarak kışın, ocakla ısınarak ve yaşamları için gerekli her şeyi her zaman yanlarında taşıyarak…

Göç halinde dört, en çok beş saatten fazla göçmezler. Konaklama yerleri buna göre ayarlanmıştır.

Bazı konaklama yerlerinde duruma göre bir günden fazla kalındığı olur.

Sarıkeçililerin sahip olduğu göçer kültürü, oldukça zengindir. Sarıkeçili yörüklerinin kullandığı çadır, giyim kuşam, gelenekler; develerin göçe hazırlanması, yaylaya çıkarken takip edilen göç yolları, göç yolunda uygulanan ritüeller son derece kıymetlidir.

Sarıkeçililer yılı, yazlak, güzlek, kışlak diye üçe böler. Yılın dört ayı yazlakta, üç ayı güzlekte ve beş ayı kışlakta, günlerin büyük bölümü de yollarda geçer.

Kış aylarında Mersin - Silifke - Gülnar - Anamur sahillerinde kışlar, yaz aylarında göçmen kuşlar gibi kuzeye sökün ederler.

Bahar aylarında Silifke, Aydıncık, Gülnar ve Anamur’dan başlayan göçün bir kolu Gülnar’dan, Mut’un Köseleli köprüsünü; diğer kolu yine Gülnar üzerinden Mut’un Kırkkavak köprüsünü geçerek Karaman İlinden Konya'nın Seydişehir - Beyşehir ilçelerinin yaylalarına çıkar, kira karşılığında buralarda yazlarlar.

Sarıkeçili göçleri, kısa süreli konaklamalar hariç, dört mevsim devam eder. Çilesi, gailesi, eşyası ve hayvanları ile, yağmur altında, çamur ve fırtınada bu yolculuğu niçin göze aldıkları sorulduğunda Yörükler, şöyle der: "Bu bir görenek ve alışkanlık".

Göç yollarında ve kısa süreli konaklamalarda o yöredeki köy bütçesine kira öderler.

Besledikleri hayvan, sadece keçidir. Keçinin de sadece yavrusundan ekonomik bir istifade ederler. Süt, peynir, yoğurt yapımı ve satımı mümkün olmaz; Çünki göç, başka geçim kaynağına fırsat vermez.

İslami telakkileri güçlüdür. Son derece munis insanlardır. Ne kendi içlerinde, ne de göçüp geçtikleri köylerde olumsuz bir hadise yaşanmaz.

Çok güzel Türkçe konuşurlar,

Özellikle kadınların giyim kuşamı kendilerine hastır. Giyim kuşamları develerin örtüleriyle alakırmızı, kiraz dalından farksız, başlı başına bir renk ve nakış yüküdür.

Meteorolojik bilgileri güneşin, ayın konumuna göre tahmin edilir; günün saatlerini güneşe bakarak tam olarak bilirler. Fırtınayı, yağışı karıncalardan, kuşlardan haber alır; kimi zaman sürülerini hiç otlamaya salmaz, kimi zaman da ormanın derinliklerine sürerek güneşin zararlı ışınlarından onları koruduklarına inanırlar

Sarıkeçili göçleri deve ile yapılır. Deve, Sarıkeçililerin kamyonudur. Yörük deveye taşıtır; ununu, tuzunu, yürüme üzerine kurduğu ekonomisini ve hayatını..

Sarıkeçililerin hayatı çadırda geçer. “kırk pencereli konak” derler çadırları için… Sarıkeçili çadırları 5 direklidir. Ateş, çadırın içinde yakılır; bu, ormanı yangınlardan korumaya yönelik olduğu kadar, yanan ateşin yükselen dumanı çadırın gözeneklerine tutunur ve doğal bir filtre görevi yapar; dışarıdan soğuğu içeri almaz, içerinin dumanını dışarı taşır.

Çadırın kurulacağı mekan hafif meyillidir. Yağan yağmur, çadır içinde kalmaz, süzülür çıkar.

Sarıkeçililer'in bütün varlığı deve, davar ve deve sırtında taşınan ev eşyalarıdır. Sabah gün doğmadan çadırlar sökülüp, develere sarılır, öğleye yakın müsait bir alana çadırlar kurulur. Ertesi sabah aynı uygulama yenilenir. Bazı konaklamalar 2 günü bulabilir .

Genellikle göç yolları bellidir. Yolun geçtiği köylerin muhtarlığından geçiş izni alırlar. Her geçtikleri ilçede adamları vardır. Bu vasıta ile sürünün aşısı ve kendileri için doğum - ölüm gibi işlemleri yapılır.

Misafirlere karşı çok cömert olan Sarıkeçililer, aynı zamanda tutumlu insanlardır. Yıllarca biriktirdikleri, tasarruf ettikleri paralarla devletten hiç yardım görmeksizin son yıllarda araziler edinip köylere, kasabalara yerleştiler. Tasarruf vasıtası altun idi. Eski yörüklerin tasarrufu kendilerinde saklama şeklinde idi. Çıkı (çıkın, bohça) edilen altunlar eşkiya eline geçer, toprağa gömülenler sahibinin ölmesiyle heder olur giderdi. Şehir ve köylerdeki dostlara borç olarak veya emaneten verilen paraların bir kısmı da senetsizlik yüzünden, inkâr yoluyla veya borçlunun ölmesi, varislerinin de borcu tanımaması ile zayi olmaktadır. Bankalardaki paraların tahakkuk eden faizini almıyor veya Kızılaya yahut fakirlere verirler

Yolculukları süresince güneşe bakarak saatlerini tesbit ederler. Kendilerince geliştirilen takvimlere bakarak ve geceleyin yıldızların durumuna göre hava tahminleri yapılır. Kimi fırtınalar yaklaştığında çadırlar kaldırılamaz, kimi belli günlerde de sürüler güneşe çıkarılmaz

Sarıkeçili Yörüklerinde keçinin önemli bir yeri vardır. Toprağa yerleşinceye kadar deveden sonra ikinci sırayı keçi almaktadır. Koyun pek beslemezler.

Deve, yörüğün kamyonudur. Yörük deveye taşıtmıştır, ununu, tuzunu, bezini, kazanını, tenceresini, topan tasını, tavasını, çomçasını, yayığını, bişeğini. Her şeyini ve hayatını. Yürüme üzerine kurduğu ekonomisini, deveye yükleyip taşımıştır. Bu yaşamda devesi olmayan ölü, az olan da rezil demektir. Devesi çok olan ise saltanat sürer. Sıkıntı çekmez. Yürüyen yaşamda son derece önemli olan deve, bu insanlar arasında diğer hayvanlara göre, ayrıcalıklı bir yere sahiptir .

Göç esnasında herhangi bir suretle ölüm olursa, konak yerine varılması dahi beklenilmez. Ölümün olduğu yerde derhal konaklanır ve cenaze en yakın mezarlığa götürülür. Göç ondan sonra devam eder. Konup - göçer aşiretlerde cenazenin kaldırılması oldukça pratiktir. Bunun için uzunca iki sırık alınır (çadır direklerinin uzunlarından ikisi de olabilir). Ölü bu iki sırığın arasına uzatılır. .

Şimdi;

Eski zaman göçlerine göre herşey azalmış herşey küçülmüştür. Dağların eski konukları, yıllardır aynı göç yollarını adımlayan yörükler, keçilerinin önünde develerin ardında hep giderken yaşayanlar, hep gidenler artık Toroslar’ın zor patikalarında varolma savaşı vermektedir.

Hilmi DULKADİR, Anadolu'nun bu son göçerlerini yüksek lisans tezi yapmışi ve kitap olarak yayınlamıştır.

 

Sarıkeçililer

Sarıkeçililer

Sarıkeçililer

Yorumunuzu Ekleyin

Karsın Kurtuluşunu Anlatan Tarihi Bir Kars Kilimi

Kûfi yazılı, gerçek bir sanat eseri iddiası ile sunduğum bu kilimi, Kars'ın Sarıkamış ilçesinin bir dağ köyünde görüp gün yüzüne çıkardım. Kilimle alakalı, yakın tarihe ışık tutan bir de hikaye derledim ancak henüz yayınlamadım.

21,108 Okunma Henüz yorum yapılmamış 28/07/2011 16:59:12

Mut'ta Bulunan Cönklerden Bektaşi Şairleri

1986-87 yıllarında Mut'ta elde ettiğim cönklerden Bektaşi şairlerine ait şiirlerin yer aldığı bir çalışmam yayın aşamasına gelmiştir. Burada şiirleri (bu sayfada 61 şiir) ve cönklerin sayfalar halinde fotograflarının yayınlanmasını uygun buluyorum

18,627 Okunma Henüz yorum yapılmamış 09/04/2011 04:48:20 23/07/2014 06:13:51

Gülek Boğazına Yazık Olmuş!..

Anadolu güneyinde şöyle bir darbımesel vardır: "Din Muhammed dini, boğaz Gülek boğazı"

14,882 Okunma Henüz yorum yapılmamış 17/07/2011 13:05:44

Yörük Keçileri

Bu derleme,19 Şubat 1993'te Mut Hacınuhlu Köyü Karadağ mevkiinde Sarıkeçili Halim Çelik'le yapılan görüşme sonrası kaleme alınmıştır.

13,794 Okunma Henüz yorum yapılmamış 08/04/2011 21:26:56

Çakallı Yörükleri

YÖRÜKLER VE ERDEMLİ -ÇAKALLI YÖRÜKLERİNDE DOKUMALAR

11,100 Okunma Henüz yorum yapılmamış 28/03/2011 23:52:28

Tahtacılardan Derlemeler

"Mersin Kızılkaya Köyü Tahtacılarından Derlemeler" Başlığı Altında Aşağıda Yer Alan Yazıda, Orman İşciliğinden Ağaçlara, Tahtacılıktan Aleviliğe Pek Çok Konuda Bilgi Verilmektedir.

10,758 Okunma Henüz yorum yapılmamış 17/04/2011 00:20:06

Mersin’in kurtuluşu

Kurtuluş, Torosları aşan ve sayıları onlarla ifade edlin pekaz bir kuvvetin mücadeleye atılmasıyla başlamış ve Toroslardan kopan bir çığ gibi, Ovaya doğru indikçe büyümüş, gelişmiş, genişlemiş bütün Çukurovalıları içine almış ve birbirine çözülmez bağlarla bağlanan bir bütün olmuştur

9,520 Okunma Henüz yorum yapılmamış 09/04/2011 16:52:47

Son Yörükler

YÖRÜK -TÜRKMEN ÜZERİNE GÖRÜŞLER VE İÇEL'DE SON YÖRÜKLER

9,505 Okunma Henüz yorum yapılmamış 28/03/2011 12:20:22

Yörüklerde El Sanatları

Dokuma sanatı usta - çırak ilişkisi içinde gelişmektedir. Bu durum yanışları bir kalıp halinde hafızalara yerleştirmek suretiyle zamandan kazanmak için gereklidir. Bilinmeyen bir yanışı dokumalarında kullanmazlar

8,926 Okunma Henüz yorum yapılmamış 08/04/2011 22:39:59

Mersin Köy Seyirlik Oyunları

Biz insanımızı ve onun estetik duygularını, yine onun geliştirdiği bu örneklerden hareketle yeniden değerlendirerek çağdaş bir yorum ve teknikle günümüz şartlarına uygun bir duruma sokmak zorundayız..

8,725 Okunma Henüz yorum yapılmamış 11/04/2011 11:51:20

Mersin'de Düğünler

Oğlan evinin önüne gelen gelinin başına, güvey ve sağdıç tarafından üzüm, leblebi ve para atılır. Bunun bereket getireceğine inanılır

8,466 Okunma Henüz yorum yapılmamış 12/04/2011 21:47:45

Folklor Çeşitlemeleri

Mersin, aynı zamanda geleneksel kültürümüzü günümüzde bile yaşatabilen nadir yörelerimizdendir. Maddi ve maddi olmayan her türlü geleneksel kültürümüz Mersin Türkmen folkloru içinde yaşamaya devam etmektedir.

7,993 Okunma Henüz yorum yapılmamış 04/04/2011 23:37:16

Alman Yetişkin Eğitimi

F. Almanya’daki yetişkin eğitimi sistemi, bu sistemin nasıl organize ve idare edildiği, yasal dayanağı, finansmanı, katılımcıları ve sistemin içeriği ile ilgili olarak hazırladığım rapor.

7,796 Okunma Henüz yorum yapılmamış 03/04/2011 10:38:50

Akıllı Kız (hikaye)

Silifke Kırtıl Köyünde derlediğim bir halk masalı

7,628 Okunma Henüz yorum yapılmamış 10/04/2011 11:31:36

Çömelek Elma,Üzüm Kültür Şenliği

İlk kez 1994 yılında yapılan şenlik, her yıl Eylül ayının ilk Cumartesi ve Pazar günü düzenlenmektedir.

7,612 Okunma Henüz yorum yapılmamış 17/04/2011 00:27:54

Kırtıl'da Samah Üzerine Derleme

Kendini gözedeceksin, kötü söz söylemeyip birini kırmayacaksın. Kov kovlama; gıybet eyleme, elinle koymadığını elleme, gözünle görmediğini söyleme, gözünle gördüğünü ettiğinle ört, anırma; döktügünü doldur, eline beline diline sahip ol...

6,932 Okunma Henüz yorum yapılmamış 10/04/2011 11:24:50

Karac'oğlan Şenlikleri Üzerine

Karacaoğlan konusunda bir "araştırma merkezi”kurmasını bekleriz

6,884 Okunma Henüz yorum yapılmamış 09/04/2011 11:55:17

Kumaçuru'ndan Derleme (masal)

Saçından kesmiş oğlana vermiş, oğlan cebine katmış. Suyun ortasına varmış, aklına gelmiş. Çıkarıyim bahıyim derkene hadi bakalım suyun içine düşürmüş. Suyun aşağısı da Ali Abbas Hoca'ın gölüne varırımış...

6,374 Okunma Henüz yorum yapılmamış 10/04/2011 11:51:11

Köse İle Dev (masal)

Silifke'nin Kırtıl Köyünde Bahar Gündoğdu'dan derlenen bir halk masalı

6,286 Okunma Henüz yorum yapılmamış 10/04/2011 11:23:53

Zengiltaş (masal)

...Sandığı tutmuş; sandığı tutunca açıverdi miydi, baksa ki bir kız ile oğlan. Ondan sonra o adada, o hocanın kısmeti gelirimiş Hakk taala tarafından. O çocuklar vardı mıydı, ondan sonra kısmetler üç tane inmeye başlamış...

5,986 Okunma Henüz yorum yapılmamış 10/04/2011 11:51:03

Kırk Kulun Anası (Masal)

Oltaları almış, seyirtmiş suyun boyuna varmış. Suya sarkıttı mıydı ip kasılmış, bir çekmiş toskaba.. Toskabıyı almış gelmiş pencereye koymuş.

5,893 Okunma Henüz yorum yapılmamış 10/04/2011 11:35:58

Yükleniyor...